top of page

İklim Değişikliği Nedir, Sebepleri ve Mücadele Yöntemi Nelerdir?

Giriş

İklim değişikliği Gezegen’imiz ve Dünya güvenliği için en büyük tehdittir. İklim değişikliği neticesinde, yaşanabilir alanların ve kaynakların azalmasının büyük çatışmalara neden olma ihtimali hayli yüksektir. 

Gün geçtikçe küresel sıcaklıklar artmaya devam ederken, iklim değişikliğinin etkileri daha sık, daha yoğun, daha tehlikeli ve daha yaygın hale gelmektedir. Ancak Gezegen’nin geleceği konusundaki endişelerin artmasına, iklim değişikliği ile mücadelede neyin nasıl yapılması gerektiği bilinmesine rağmen; ülkelerin çatışan çıkarları, uygulama alanında ortak bir irade sergilenmesi konusunda sorun çıkarmaya devam etmektedir. Bu yazıda iklim değişikliği nedir, sebepleri ve mücadele yöntemleri nelerdir soruları ekseninde küresel ısınmanın her yönünü incelemeye çalıştık.

İklim Değişikliği ve iklim Değişikliği ile Mücadeleyi Anlama
İklim Değişikliği ve İklim Değişikliği İle Mücadele

İklim Değişikliği Nedir?

İklim değişikliği küresel ısınmanın bir sonucudur. Genellikle bu iki kavram birbirine karıştırılır. 

Küresel ısınma, Dünya'nın ortalama yüzey sıcaklığının artması anlamına gelir. Bu terim, özellikle sanayi devriminden bu yana atmosferdeki sera gazlarının (özellikle karbondioksit ve metan) birikmesi sonucu ortaya çıkan sıcaklık artışını tanımlar.

Küresel ısınma, iklim değişikliğinin en önemli nedeni olarak görülür ve sıcaklık artışına odaklanır.

İklim değişikliği, dünya genelinde yaşanan ve uzun vadeli iklim kalıplarındaki değişiklikleri ifade eden bir olgudur. İklim değişikliği terimi, insan faaliyetlerinin sebep olduğu küresel ısınma ve bunun sonucunda uzun bir zaman diliminde ortaya çıkan yağış düzenindeki değişiklikler, hava akımlarının şiddetinin ve sıklığının artması, kuraklık gibi iklimsel olayları kapsar.

İklim Değişikliği Çalışmaları Tarihsel Olarak Nasıl Gelişmiştir?

İklim değişikliği, insanlık tarihi boyunca var olan doğal bir süreçtir, ancak günümüzdeki gibi hızlanması ve tehlikeli bir boyuta ulaşması, sanayi devrimi ile başlayan insan faaliyetlerinin etkisiyle olmuştur. İklim değişikliğinin farkına varılması ve bu konunun gündeme getirilmesi ise birkaç yüzyıla yayılan bir sürecin sonucudur.

İklim değişikliği bilimi 19’uncu yüzyılda ortaya çıkmıştır. 1824'te Fransız bilim insanı Joseph Fourier, atmosferin (Dünya’nın ısınmasını sağlayan) sera etkisinin varlığını ilk kez öne sürmüştür. Fourier'in çalışmaları, atmosferin Güneş'ten gelen ısının bir kısmını nasıl hapsedip Dünya'yı ısıttığını anlamamıza katkı sağlamıştır.

İsveçli kimyager Svante Arrhenius, 1896 yılında atmosferdeki karbondioksit (CO2) seviyelerindeki artışın, Dünya'nın yüzey sıcaklığını artırabileceğini hesaplamış ve böylece insan faaliyetlerinin iklim üzerindeki potansiyel etkilerine dikkat çekmiştir. Bu, günümüzde "küresel ısınma" olarak bilinen sürecin erken bir açıklamasıdır.

1950'lerde iklim değişikliği kavramı, bilimsel camia tarafından ciddiye alınmaya başlanmıştır. Amerikan bilim insanı Charles David Keeling, Mauna Loa Gözlemevi'nde atmosferdeki CO2 seviyelerini düzenli olarak ölçmeye başlamış ve 1958'de ünlü “Keeling Eğrisi"ni oluşturmuştur. Bu eğri, atmosferdeki CO2 nin sürekli arttığını ve bunun potansiyel iklim etkilerini gösteriyordu.

1980’lerde iklim değişikliği küresel bir sorun olarak daha geniş çapta tartışılmaya başlanmıştır. 1988'de Birleşmiş Milletler ve Dünya Meteoroloji Örgütü işbirliğiyle Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) kurulmuştur. IPCC, iklim değişikliği konusunda bilimsel bilgileri derleyip hükümetlere rehberlik etmeye başlamıştır.

İklim değişikliği, 1997'de kabul edilen Kyoto Protokolü ve 2015'te Paris İklim Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalarla politik bir konu haline gelmiştir. Bu anlaşmalar, sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütleri ile iklim değişikliğini sınırlamayı amaçlamıştır. 

Paris İklim Anlaşması ile her yıl 100 milyar dolar aktarılacak “Yeşil İklim Fonu” kurulması ve 2050 yılına kadar küresel ısınmadaki artışın %1,5’e düşürülmesi kararları alınmıştır.

Günümüzde ise iklim değişikliği, hükümetler, sivil toplum ve bireyler tarafından üzerinde çalışılan en kritik konulardan biridir. 

Sera Etkisi

İklim Değişikliği Sebepleri Nelerdir?

İklimde son elli yılda gördüğümüz aşırı değişiklikler öncelikle insan faaliyetlerinin sonucudur. Bu değişimin en büyük sebebi, günlük insan faaliyetleri sonucunda çevreye salınan sera gazlarıdır.

Sera gazlarının neden olduğu iklim değişikliğine “antropojenik iklim değişikliği” denir. Çünkü bu, Dünya'nın doğal gelişiminin değil, insan faaliyetinin sonucudur. 

Sera gazlarının aşırı emisyonu küresel ısınmayı tetikler. Küresel ısınmanın nasıl meydana geldiği, Dünya'nın alt atmosferinin güneşten gelen ısıyı bir battaniye gibi hapsettiği doğal bir süreç olan sera gazı etkisi ile açıklanmaktadır. Bu süreç doğası gereği kötü değildir; aslında, gezegenin sıcaklığını yaşanabilir bir aralıkta tutması nedeniyle Dünya'daki yaşamı sürdürmek için gereklidir. Ancak, insan faaliyetleri sonucu sera gazlarının normalin üzerinde artması, sera etkisini doğal seviyelerinin ötesine yükselterek Dünya'nın daha sıcak hale gelmesine neden olur.

Sera gazlarının %70’den fazlası insan faaliyetlerine dayalı enerji tüketimi sonucudur. Bunlar arasında en önemlileri:

1. Fosil Yakıtların Kullanımı

Enerji üretimi, ulaşım ve sanayi sektörlerinde kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanılması, yanma süreçlerinde atmosfere büyük miktarlarda karbondioksit (CO2) salınmasına neden olur. CO2, bir sera gazıdır ve atmosferde birikerek dünyanın ısısını artırır.

2. Ormanların Yok Edilmesi

Ormansızlaşma atmosferdeki karbondioksiti emen bitki ve ağaçların yok olmasına neden olur. Bu, karbon döngüsünü bozarak sera gazı birikimini artırır.

3. Tarım ve Hayvancılık

Tarım faaliyetleri, özellikle pirinç tarımı ve hayvancılık, büyük miktarda metan ve nitroz oksit salımına yol açar. Bu gazlar, karbondioksite göre daha güçlü sera etkisine sahiptir.

4. Sanayi ve Üretim

Endüstriyel faaliyetler, özellikle çimento üretimi ve kimyasal işlemler, atmosferdeki sera gazı seviyelerini yükselten önemli faktörlerdir.

5. Bilinçsiz Bireyler

Bireylerin günlük yaşantılarında yaptıkları bilinçsiz davranışlar da iklim değişikliğine katkı sağlar. Örneğin, enerji tasarrufu yapmamak, gereksiz su tüketimi, plastik kullanımı gibi faktörler, çevre üzerindeki baskıyı artırır. İlginç olan, bu önemsiz gibi görünen davranışların toplu etkisiyle aslında ne kadar büyük bir etki yaratabileceğidir.

6. Devlet Politikaları ve İklim Adaleti

Birçok ülke gezegeni yaşanabilir düzeyde muhafaza etmekten ziyade halkının tüketim alışkanlıklarına dayanan refahını esas almaktadır. Bu nedenle zengin ülkeler, genellikle fosil yakıtlara dayalı sanayilerinin ekonomik aktivitelerini sürekli artırma hevesindedir. Bu ülkelerden kaynaklanan sera gazları en çok yoksul ülkeleri etkilemektedir. Yani iklim değişikliği, sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda bir adalet sorunudur.

Özetle iklim değişikliğinin nedenleri çok yönlü ve karmaşıktır. Fosil yakıtların aşırı kullanımı, ormansızlaşma, sanayi devrimi, tüketim kültürü ve küresel adaletsizlik gibi birçok farklı etken, bu süreci hızlandırmaktadır. 

İklim Değişikliği ve iklim Değişikliği İle Mücadele

İklim Değişikliği Nasıl Oluyor?

Eğer atmosfer olmasaydı dünya cansız bir kaya topu olurdu. Bunun nedeni canlıların kısmen karbon, azot ve oksijen gibi temel elementleri sağlamak için atmosfere bağımlı olmalarıdır. 

Gezegeni çevreleyen hava katmanları hem güneş kremi hem de yalıtım görevi işlevi görürler. Yaşamı güneşin en şiddetli ışınlarından korurken, gerekli ısının uzaya geri gitmesini engelleyerek küresel ısıyı muhafaza ederler. 

Isınan yer yüzünden bir kısım enerjinin uzun dalgalı ışınlar hâlinde atmosfere verilirken, bu enerjinin bir kısmının atmosferdeki sera gazları tarafından tutulması atmosferin alt kısımlarının ısınmasına neden olur ve atmosferin sera etkisi olarak bilinir.

Onsuz dünyadaki yaşam imkansızdır; bununla beraber atmosferde artan gaz etkisiyle geçirgenliğin bozulması küresel ısınmaya neden olur.

İnsan faaliyetleri sera etkisinin bozulmasına iki türlü etkide bulunur. 

Birincisi direkt etkidir: İnsanların refah ve zenginliklerini artırmak için gerçekleştirdiği sanayi, enerji üretimi, ulaşım ve tarım gibi faaliyetler doğrudan sera gazı salınımına neden olur. Bu gazlar atmosferde birikerek  atmosferdeki sera gazı birikimini dolayısı ile küresel ısınmayı artırır.  

Diğeri ise dolaylı etkidir: İnsanların ormansızlaştırma, toprak degradasyonu (bozulma, özelliğini yitirme), okyanusların asidifikasyonu ve bozulması gibi etkilerle  doğal ekosistemleri tahrip etmesi, gezegenin kendini sera gazı etkisine karşı koruma kapasitesini zayıflatır. Bu da iklim değişikliğini dolaylı olarak hızlandırır.

İşte direkt ve dolaylı etkiler neticesinde meydana gelen iklimsel değişiklikler:

1.Yükselen Sıcaklıklar

Yükselen sıcaklıklar küresel ısınmanın merkezi bir bileşenidir. Bilim adamları 1850'den beri küresel sıcaklıkları takip ediyorlar ve son 10 yıl (2014-2023) sıcaklık rekorlarının kırıldığı yıllar oldu.  2023 ve 2024 ise en sıcak yıllar olarak kayıtlara geçti. 

Aşırı sıcaklıklara ek olarak, iklim değişikliği nedeniyle dünyadaki ölümcül ısı dalgalarının şiddeti, sıklığı ve uzunluğu da artı.

2. Daha Sıcak Okyanuslar

Okyanuslar sera gazlarının neden olduğu ısının çoğunu emerler. Ancak bu aynı zamanda okyanusları daha sıcak hale getirir. Okyanusların sıcaklığı, tıpkı havanın sıcaklığı gibi, 2023 yılında diğer yıllardan çok daha fazlaydı.

Okyanusların 1971'den bu yana Dünya'nın ısınmasının yüzde 90'ından fazlasını emdiği tahmin ediliyor. Okyanusların sıcaklığının hava koşulları, deniz biyolojisi, deniz seviyeleri ve bir dizi diğer önemli ekolojik süreç üzerinde büyük etkisi vardır.

3. Daha Az Kar Örtüsü

Kar, albedo etkisi (Açık renkli yüzeylerin güneş ışınlarını emmek yerine yansıtması) nedeniyle Dünya'nın ısısının düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Bu, karı bir soğutma maddesi yapar.

İklim değişikliği dünya çapında kar örtüsünde önemli düşüşlere neden olmuştur. Bu bir kısır döngüdür: Daha yüksek sıcaklıklar karların erimesine; daha az kar daha yüksek sıcaklıklara neden olmaktadır.

4. Küçülen Buz Tabakaları ve Buzullar

Buz tabakaları çok miktarda donmuş tatlı su içerir ve o kadar çok yüzey alanını kaplarlar ki küresel hava koşullarını etkilerler. Ancak onlarca yıldır dünyanın buz tabakaları küçülüyor. Grönland buz tabakasının yüzey alanı (Dünyanın en büyüğü) son otuz yılda yaklaşık 11.000 mil kare azaldı ve 2002 ile 2023 yılları arasında her yıl ortalama 270 milyar metrik ton kütle kaybetti. Buz tabakası eridikçe, küresel deniz seviyeleri yükselecek ve bu da Miami, Amsterdam ve diğer birçok kıyı kentini su altına alacaktır.

Dünyanın dört bir yanındaki buzulların kütlesi de düşmektedir. Tibet Platosu ve Himalayalar’ın bulunduğu coğrafya, kutup bölgelerinin dışındaki en yoğun buzul yoğunluğuna sahiptir. Ancak o kadar hızlı eriyorlar ki araştırmacılara göre, Orta ve Doğu Himalayalar'daki buzulların çoğu 2035 yılına kadar tamamen yok olabilir. Bu bulgular endişe vericidir. Çünkü bu buzullar, milyonlarca insana su sağlayan İndus gibi büyük nehirleri beslemektedir ve erimeleri devam ederse bu yüzyılın ortalarına kadar su kıtlığının ortaya çıkması muhtemeldir.

5. Yükselen Deniz Seviyeleri

İklim değişikliği deniz seviyelerinin iki şekilde yükselmesine neden olur. İlk olarak, buz tabakaları ve buzullar eridikçe okyanuslara fazladan su dökerler. İkincisi, daha yüksek sıcaklıklar okyanus suyunun genişlemesine neden olur.

1880'den beri deniz seviyeleri yaklaşık 21-22 cm. arttı ve artmaya devam edecektir. Okyanus seviyeleri son 30 yılda ortalama 3,3 mm., son 10 yılda ise ortalama 4,7 mm. yükseldi. Bilim adamları 2020 ile 2050 arasında deniz seviyelerinin yaklaşık 25 cm. daha artacağını tahmin ediyorlar. Bazı bilim adamları, 10 milyondan fazla insana ev sahipliği yapan Jakarta'nın 2050 yılına kadar tamamen su altında kalacağını ifade ediyor.

6. Okyanus Asitlenmesi

Okyanuslar atmosferik karbondioksiti emdiğinde daha asidik hale gelirler. Okyanusların asidifikasyonu denizel mikroorganizmalar üzerinde, özellikle de bazı fitoplanktonik (Tek hücreli bitkisel organizmalar)’lere karşı yıkıcı etkiye sahiptir. Nihai sonuçları hala belli olmayan asidifikasyonun binlerce canlı türünü barındıran mercan resiflerini, ticari balıkçılığı, balıkçılığa kapalı koruma alanlarını doğrudan etkilediği bilinmektedir. 

Okyanusların milyonlarca yıldır oldukça istikrarlı olan ortalama yüzey asiditesi, son 150 yılda yaklaşık yüzde 26 oranında artmıştır.

7. Aşırı Hava Olayları

Son 50 yılda, iklim değişikliği nedeniyle meydana gelen doğal felaketlerin sayısı beş kat arttı. Kaliforniya’da son yıllarda bir dizi orman yangını yaşandı; 2018 orman yangınları eyalette 1889'dan beri meydana gelmiş tüm yangınlardan daha fazla ormanı yok etti. 2020 yangınları ise 2018 yangınlarından bile daha korkunçtu. Aynı şekilde Türkiye de son yıllarda görülmemiş sıklık ve büyüklükte orman yangınlarına sahne oldu. 

2020'de benzeri görülmemiş bir çekirge istilası Doğu Afrika ve Orta Doğu’yu vurdu; mahsulleri yuttu ve bölgenin gıda arzını tehdit etti. Bengal Körfezi'nde, 185 km/saat hızla esen süper siklon Amphan yüzlerce insanı öldürdü, büyük hasara ve su baskınlarına neden oldu. 

Isı dalgaları da giderek yaygınlaşıyor. 2010’da Rusya’da sıcaklardan dolayı 56 bin kişi öldü; 2022’de ise yirmi yılı aşkın süredir en yüksek oranda sıcağa bağlı ölümler meydana geldi.

İklim değişikliği, daha sık ve şiddetli kasırgalar, kuraklıklar, seller ve orman yangınları gibi ekstrem hava olaylarının meydana gelme sıklığını ve şiddetini artırmaktadır.

İklim Değişikliği Karşıtlarının Tezleri Nelerdir?

İklim değişikliğine inanmayanlar veya iklim değişikliği konusunda şüpheci olanlar genellikle şu düşünceleri savunurlar:

1. Doğal Döngüler Argümanı

Bazı insanlar, iklim değişikliğinin tamamen insan kaynaklı olmadığına ve bunun doğal iklim döngülerinin bir parçası olduğuna inanırlar. Bu görüşe göre, Dünya tarih boyunca sıcak ve soğuk dönemlerden geçmiştir; dolayısıyla şu anki ısınma da doğal bir sürecin parçası olabilir.

2. Veri Şüpheciliği

İklim değişikliği konusunda şüpheci olanlar, bilimsel verilerin güvenilirliğini sorgulayabilirler. İklim modellerinin karmaşık ve belirsizliklerle dolu olduğunu savunarak, bu verilerin yanıltıcı olabileceğini ileri sürerler.

3. Ekonomik Motivasyonlar

Bazı iklim değişikliği şüphecileri, iklim krizinin ekonomik veya politik nedenlerle abartıldığını düşünür. Bu görüşe göre, iklim değişikliği konusunda alınan önlemler, ekonomik kazanç sağlamak veya belirli bir politik ajandayı desteklemek için kullanılıyor olabilir.

4. Bilimsel Konsensüsün Reddi

Bilim dünyasında, iklim değişikliğinin gerçek ve insan kaynaklı olduğu konusunda geniş bir konsensüs vardır. Ancak, şüpheciler bu konsensüsü reddedebilir ve bazı bilim insanlarının farklı görüşlerine dikkat çekerek, bu konunun bilimsel olarak çözüme ulaşmadığını iddia ederler.

5. Medya ve Manipülasyon

Bazı insanlar, iklim değişikliği konusunda medyanın abartılı ve sansasyonel bir dil kullandığını, bu nedenle de sorunun gerçek boyutunun çarpıtıldığını düşünebilirler. Bu görüşe göre, iklim değişikliği tehlikesi, halkı korkutmak ve manipüle etmek için kullanılmaktadır.

6. İklim Politikalarına Karşı Çıkış

İklim değişikliğine inanmayanlar, genellikle iklim politikalarına da karşı çıkarlar. Bu kişiler, karbon vergileri, yenilenebilir enerjiye geçiş gibi politikaların ekonomik büyümeyi yavaşlatacağını, iş kayıplarına yol açacağını ve enerji maliyetlerini artıracağını savunurlar.

7. Bireysel Deneyimler

Bazı insanlar, kendi yaşamlarında iklim değişikliğinin etkilerini doğrudan gözlemlemedikleri için bu sorunun varlığını sorgularlar. Örneğin, kendi bölgelerinde aşırı sıcaklık değişiklikleri veya doğal felaketler görmedikleri için iklim değişikliğinin bir sorun olduğuna inanmazlar.

Bu görüşler, bilimsel verilerle büyük ölçüde çelişmektedir. Bilimsel konsensüs, iklim değişikliğinin gerçek, insan kaynaklı ve hızla artan bir tehdit olduğunu güçlü bir şekilde desteklemektedir. Ancak, farklı politik, ekonomik ve kültürel bakış açıları, bazı insanların bu konudaki bilimsel bulguları reddetmesine yol açabilmektedir.

İklim Değişikliği İle Mücadele

İklim Değişikliği İle Mücadele Nasıl Yapılmalıdır?

İnsan kaynaklı iklim değişikliğiyle mücadele için tek bir çözüm olmasa da, iklim bilimcileri, uygulanırsa en kötü etkilerin tersine çevrilmesine yardımcı olacak çok çeşitli politikalar ve sosyal değişiklikler önermişlerdir. Bu tavsiyelerin bazıları bireysel düzeyde gerçekleşirken, diğerleri büyük ölçeklidir ve hükümet eylemi gerektirir.

1. Yenilenebilir Enerjiye Geçiş ve Enerji Verimliliğini Artırmak

İklim felaketini önlemek için gereken en büyük adımdır. Güneş, rüzgar, hidroelektrik ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, fosil yakıt kullanımını azaltarak sera gazı emisyonlarını düşürebilir. Bu tür enerji kaynakları, daha temiz ve sürdürülebilir enerji üretimi sağlar.

Özellikle yüksek gelirli ülkelerde temiz enerji kullanımını teşvik etmek, insanlığın karbon emisyonlarını azaltmanın en büyük yollarından biridir.

2. Ekosistemi Korumak ve Ormanların Yok Edilmesini Önlemek

Vahşi hayvan türlerinin korunması, iklim rejiminin korunması konusunda muazzam bir potansiyele sahiptir. Türlerin ekosistemlerdeki işlevsel rollerine dönmelerine izin verildiğinde, ekosistem daha iyi işlev görür ve daha fazla karbon doğal olarak depolanabilir. Hayvanların hareketi ve davranışı, tohumların yayılmasına ve bitkilerin büyümesine yardımcı olur. 

Ağaçlar, karbon depolayarak iklim değişikliğine karşı doğal bir tampon görevi görür.

3. Et ve Süt Tüketimini Azaltmak

Hayvansal ürünler üretmek, baklagiller gibi bitki bazlı alternatiflerin üretiminden çok daha fazla sera gazı yaratır. Daha da kötüsü, çiftlik hayvanlarını beslemek için ormanların kesilerek bu alanlara soya, mısır gibi yem bitkilerinin dikilmesi, büyük çiftliklerin ürettiği idrar ve dışkılar dahil bütün atıkların akarsulara, müteakiben denizlere karışarak asidifikasyona sebep olması, atmosferden daha az karbonun yakalandığı anlamına gelir. Ayrıca besi ve süt çiftlikleri büyük miktarda metan üreterek atmosfere salarlar. Bu nedenle, bitki bazlı diyetlere geçmek, sera emisyonlarını azaltmaya yardımcı olmak için mükemmel bir tercihtir.

4. Karbon Piyasaları ve Vergilendirme

Karbon emisyonu ve karbon vergisi gibi ekonomik araçlar, sera gazı emisyonlarını azaltmak için piyasa temelli çözümler sunar. Bu tür politikalar, emisyon azaltımını teşvik eder ve temiz enerji yatırımlarını artırır.

5. Uluslararası İşbirliği ve Anlaşmalar

İklim değişikliği küresel bir sorun olduğu için, uluslararası işbirliği hayati öneme sahiptir. Paris Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalar, ülkelerin emisyon azaltımı taahhütlerini belirleyerek, küresel sıcaklık artışını sınırlamayı amaçlar.

6. Eğitim ve Farkındalık

İklim değişikliği ile mücadelede bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin rolü büyüktür. Eğitim ve farkındalık kampanyaları, insanları bilinçlendirerek daha sürdürülebilir yaşam biçimlerine yönlendirebilir.

Burada dikkat edilmesi gereken iki şey vardır. Birincisi, iklim değişikliğine karşı bireysel eylem etkili olsa da, emisyonları azaltmak gerçekçi bir şekilde şirketlerin ve hükümetlerin çabalarını gerektirecektir. Sera emisyonlarının büyük çoğunluğu endüstriyeldir ve endüstrileri daha iklim dostu politikalar oluşturmaya zorlamak için yalnızca hükümetler yasa gücüne sahiptir.

İkincisi, yüksek gelirli batılı ülkeler karbon emisyonlarının büyük bölümünden  sorumlu oldukları için, bu ülkeler daha az hayvansal gıda tüketmek de dahil olmak üzere iklim değişikliğini azaltmadaki yükün daha fazlasını paylaşmalıdır. 

İklim Değişikliği

İklim Değişikliği İle Mücadele Nasıl Yapılıyor?

İklim değişikliği ile mücadelede yapılması gerekenler üzerinde konsensüs olmasına rağmen uygulamaya gelince her ülke kendi ulusal çıkarları çerçevesinde hareket etmeyi tercih etmektedir. Uzun vadeli politikalar yerine kısa vadeli popülist politikalar Gezegen’imizin geleceğini tehlikeye atmaktadır.

Bunun en güzel kanıtı, ABD ve Çin’in 1998 yılında Kyoto Protokolünü desteklememeleridir.

Diğer bir örnek; Çin’in iklim değişikliği konusundaki çelişkili tutumudur. 

Çin, Paris Anlaşması çerçevesinde 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını en üst seviyeye çıkarmayı ve ardından azaltmayı taahhüt etti. 2060 yılına kadar da karbon nötr olmayı hedeflediğini belirtti.

Çin, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kararlı olduğunu belirtse de, ekonomik ve enerji güvenliği kaygıları nedeniyle kömür kullanımını tamamen sınırlamaktan çekiniyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına büyük yatırımlar yapılmasına rağmen, kömürün enerji üretimindeki payı hala oldukça yüksek ve kısa vadede bu durumu değiştirmek zor olacak gibi görünüyor.

Bu durum tüm dünya ülkeleri için geçerlidir. Böyle olunca iklim değişikliği ile mücadele kağıt üzerinde kalmaya devam ediyor.

İklim Değişikliği ve Küresel Barış

İklim Değişikliği ile Küresel veya Bölgesel Barış Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?

İklim değişikliği, doğal kaynakların azalmasına, göçlere ve ekonomik istikrarsızlıklara yol açarak, toplumsal gerilimleri artırabilir ve çatışmaları tetikleyebilir. Çevre ve barışı koruma konusunda bu ilişkiyi daha iyi anlamak için birkaç örnek inceleyelim:

1. Sudan’ın Darfur Bölgesindeki Çatışmalar 

Darfur'daki çatışmalar, etnik ve siyasi nedenlerle başlamış olsa da, altta yatan nedenlerden biri de su kaynaklarının azalması ve tarım arazilerinin kuraklık nedeniyle verimsiz hale gelmesidir. İklim değişikliğinin bu doğal kaynakları daha da azaltması, çatışmaları derinleştirmiştir.

2. Bangladeş ve Hindistan

İklim değişikliği nedeniyle deniz seviyesinin yükselmesi, Bangladeş'teki kıyı bölgelerinde yaşayan milyonlarca insanı yerinden edecektir. Hindistan’ı etkileme gücüne sahip bu tür iklim göçleri, göç alan bölgelerde kaynaklar üzerindeki baskıyı artırarak potansiyel çatışmalara yol açabilecektir.

3. Su Savaşları

Şimdiden Dünya’daki nehirlerin dörtte biri daha denize ulaşmadan kuruyor.Bunların çoğu Asya’da. Sınır aşan sular ile su kaynaklarının paylaşımında yaşanacak anlaşmazlıklar neticesinde çatışmaların çıkması kaçınılmaz görünüyor.  

4. Pasifik Adaları ve Maldivler

Küçük ada devletleri, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu ülkelerden zorunlu göçler, bölgesel istikrarsızlık riskini artırabilme ve göçmenlerin kabul edildiği ülkelerde sosyal gerilimlere neden olabilme potansiyeline sahiptir.

5. Sahel Bölgesi 

Batı Afrika'nın Sahel bölgesinde yaşayan insanlar, iklim değişikliğinin etkileri, kuraklık, gıda güvensizliği ve silahlı çatışmalarla mücadele ediyorlar. Birleşmiş Milletler Barış Gücü, burada çatışmaların önlenmesi konusunda çalışırken, aynı zamanda çevresel yönetim ve iklim değişikliğine uyum stratejilerini de hayata geçiriyorlar.

İklim değişikliğinin, hem doğrudan doğal kaynakları etkileyerek hem de dolaylı olarak toplumsal ve ekonomik baskıları artırarak barış ve güvenlik üzerinde derin etkileri olacaktır. Bu nedenle, yaşam alanlarını koruma ile iklim değişikliğine uyumu teşvik etmek, çatışma riskini azaltmak ve barışı korumak için kritik öneme sahiptir. Çevre koruma ile barışı koruma stratejilerinin entegre edilmesi, uzun vadede daha istikrarlı ve güvenli bir dünya yaratmak için gereklidir.

İklim Değişikliği ve Göç

İklim Değişikliği Konusunda Yeterli Mücadele Verilmezse 2050’li Yıllarda Dünyayı Ne Bekliyor?

2050 yılına kadar iklim değişikliği konusunda yeterli önlemler alınmazsa, dünya büyük çevresel, ekonomik ve toplumsal bir kaosla karşı karşıya kalabilir. Bu tür bir senaryoda, aşağıda belirtilen etkiler öngörülmektedir:

1. Küresel Sıcaklık Artışı

2050 yılına kadar, küresel sıcaklıkların sanayi öncesi seviyelere göre 2°C veya daha fazla artması muhtemeldir. Bu artış, sıcak hava dalgalarının daha sık ve şiddetli hale gelmesine neden olabilir.

2. Deniz Seviyesinin Yükselmesi

Kutuplardaki buzulların erimesi ve okyanusların ısınması nedeniyle deniz seviyeleri yükselmeye devam edecektir. Bu, kıyı şehirlerinde ve adalarda yaşayan milyonlarca insanı yerinden edebilir.

3. Aşırı Hava Olayları

Kasırgalar, sel, kuraklık ve orman yangınları gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddeti artacaktır. Bu olaylar, tarım üretimini olumsuz etkileyecek, su kaynaklarını tehdit edecek ve insan yaşamını tehlikeye atacaktır.

4. Biyoçeşitlilik Kaybı

Habitatların yok olması ve ekosistemlerin bozulması, birçok türün yok olmasına yol açabilir. Bu, ekolojik dengeleri bozarak gıda zincirini ve tarımsal üretimi olumsuz etkileyebilir.

5. Gıda Güvenliği ve Su Kaynakları

Artan sıcaklıklar ve değişen yağış desenleri, tarımsal verimliliği azaltabilir. Bu da gıda güvenliği konusunda ciddi sorunlara yol açabilir. Su kaynakları üzerindeki baskı artacak, kuraklıklar ve su kıtlığı daha yaygın hale gelecektir.

6. Sağlık Sorunları

Hava kalitesinin düşmesi, hastalıkların yayılmasını ve ölümleri hızlandırabilir. Sıcaklık artışıyla birlikte sıtma ve dang humması gibi vektör kaynaklı hastalıkların yayılma riski de artacaktır.

7. Göç ve Sosyal Gerilimler

İklim değişikliğinin neden olduğu zorluklar, insanların daha yaşanabilir bölgelere göç etmesine yol açabilir. Bu durum, sosyal ve politik gerilimleri artırabilir ve çatışmalara yol açabilir.

8. Ekonomik Zorluklar

İklim değişikliğinin etkileri, altyapıya, tarıma, turizme ve diğer birçok sektöre zarar vererek küresel ekonomiye büyük maliyetler getirecektir. Düşük gelirli ülkeler iklim değişikliğine karşı daha savunmasız olduğu için ülkeler arası eşitsizlikler artabilir.

9. Özgürlük Sorunları ve Savaşlar

Doğanın tahribini ve yıkılan ekosistemi onarmak için tüketim, ulaşım ve yaşam tarzlarında kısıtlamaya giden yasalar çıkarılmak zorunda kalınabilir. Modern yaşam tarzı ve tüketime odaklı ekonomik sistem şiddetli bir şekilde sorgulanabilir. Bunların yanında ekonomik ve siyasi güç olan batılı devletler, dünya kaynaklarını sınırsız kullanarak yarattıkları zenginlik ve refahlarını, güçsüz ve daha yoksul olan diğer halkların bu kaynakları kullanmasını engellemeye çalışarak muhafaza etmeyi amaçlayabilirler. Bu da göçü ve şiddeti artırabilir.

Bu tür senaryoların gerçekleşmemesi için, küresel çapta güçlü ve acil önlemler alınması gerekmektedir. Karbon emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, ormanların korunması ve sürdürülebilir tarım gibi adımlar, bu olumsuz etkilerin önüne geçmek için kritik öneme sahiptir.

İklim Değişikliğini Ne Kadar Ciddiye Alıyoruz?

İklim değişikliği, tıpkı Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanında işleneceği bilinen ama kimsenin engellemediği cinayet gibi, insanlığın gözleri önünde gerçekleşen bir trajedidir. Herkes, dünyanın dört bir yanında yükselen sıcaklıkları, eriyen buzulları, yükselen deniz seviyelerini görüyor, aynen romandaki kasabalıların Santiago Nasar’ın öleceğini bilmesi gibi. Fakat tıpkı kasabalıların bu bilgiyi önemsememesi, kaderin kendiliğinden akmasına izin vermesi gibi, insanlar da iklim değişikliğinin getirdiği felaketi göz ardı ediyor.

Her iki hikâyede de tehlike açıktır, felaketin ayak sesleri duyulur. Ancak bir kayıtsızlık, bir alışmışlık, bir umursamazlık vardır; sanki herkes, hem kitapta hem de gerçekte, bu trajedinin önlenemeyeceğini kabul etmiş gibidir. İnsanlar, Santiago Nasar’ın ölümüne doğru yürüdüğü gibi, bilinçli ama sessiz adımlarla, iklim felaketine doğru ilerliyor. Bir cinayetin nasıl işleneceğini bilip de müdahale etmeyen kasabalıların hatası, şimdi dünya çapında tekrarlanıyor: Herkes bir felaketin geleceğini biliyor, ama kimse yeterince insiyatif almıyor.

İnsanlık, geriye dönüp baktığında, bu felaketi görmezden gelmenin, kendini kandırmanın bedelini ağır bir şekilde ödeyecektir.

İklim değişikliği, 21'inci yüzyılın en büyük küresel meydan okumalarından biridir. Ancak, iklim değişikliği sebeplerini ortadan kaldıracak etkili politikalar, yenilikçi teknolojiler ve toplumsal dönüşümle bu sorunu çözmek mümkündür. Yenilenebilir enerjiye geçiş, enerji verimliliğinin artırılması, sürdürülebilir tarım ve ormansızlaşmanın önlenmesi gibi stratejiler, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmada kritik rol oynar. Aynı zamanda, bireyler olarak günlük hayatımızda alacağımız küçük önlemler ve bilinçli tercihlerle bu küresel sorunun çözümüne katkıda bulunabiliriz. Unutmayalım ki, Gezegen’imizin geleceği için atacağımız her adım, iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir fark yaratacaktır.

31 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1 Comment

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Guest
Aug 28
Rated 5 out of 5 stars.

👌

Like
bottom of page