Basında çıkan bir habere göre “Türkiye’de günlük kişi başı ortalama 4 saat 33 dakika televizyon izlenirken, kitap okumaya ayrılan süre günde ortalama 1 dakika” (27 Mayıs 2022). Günde bir dakika…
Bunun sebebi; ekonomik ve kültürel koşulları bir yana koyarsak, "kitapları nasıl okumalı" konusunu ve iyi kitapların bize verebileceklerini bilmiyor olmamız olabilir mi?
Kitapları Nasıl Okumalı?
Bu konuyu enine boyuna irdeleyen kaynak bir kitap var; Atıf Yayınları tarafından basılan Mortimer J. Adler, Charles Van Doren tarafından yazılan “Kitapları Nasıl Okumalı” (Çev. A. Erkan Koca). 2017 yılında Türk okuyucunun istifadesine sunulmuş. Bu konuda bir klasik… Kitapla okuyucu ilişkisinin nasıl olması gerektiğine dair her şeyi anlatıyor.
İlk olarak 1940 yılında basılmış; çıktığı zaman çok satanlar listesine girmiş ve sonrasında da referans kitaplardan biri haline gelmiş bir başucu kitabı. Her türde kitap okumaları için çok önemli tavsiyeler barındırıyor.
Eğer ciddi bir okuyucu iseniz zaman geçirmeden bu kitabı incelemelisiniz.
İlk sayfalarında iyi bir okumanın özünde “aktiflik” olduğunu ve okuma aktifliğinin arttıkça kalitesinin artacağına işaret ediyor. Aktif okumayı, sorular sormak olarak tanımlıyor; herhangi bir kitabı okurken ne tür sorular sorulması gerektiğini irdeliyor ve bu soruların farklı kitap türlerine göre farklı şekilde cevaplandırılması gerektiğini belirtiyor.
Okuma sanatını; okunabilir nesne üzerindeki sembollerle kendi başına çalışan bir zihnin herhangi bir dış yardım olmaksızın, kendi gücüyle kendisini yüceltme süreci olarak tanımlıyor. Burada amaç zihnin sahip olunandan daha yüksek bir anlayışa ulaşmasıdır. Bunun olmasını sağlayan beceriye dayalı çalışma, okuma sanatını oluşturan çeşitli eylemlerden meydana gelmektedir.
Sonraki bölümde kitap, öğrenmeyi bir keşif olarak niteliyor. Cahilce okuyanları, Alexander Pope’nin tabiriyle “kitap yüklü eşekler” olarak niteliyor.
Kitap önerdiği dört okuma düzeyini tanımlıyor. Bunlar: Başlangıç okuması, inceleyici okuma, analitik okuma ve sinoptik okuma.
Başlangıç okumaları temel okuma yazma ve kelime bilgisini kapsamaktadır. Okur-yazar herkesin yapabileceği basit okuma düzeyidir. Bu düzeydeki soru: “Bu cümle ne söylüyor?”
İkinci düzey inceleyici okumadır. İki türe ayrılır; sistematik tarama veya ön-okuma ile yüzeysel okuma. Kitap hakkında fikir sahibi olmak için yapılır. Sistematik tarama ilk önce kitabın başlığına, arka kapak yazısına, içindekilere, kaynakçasına, dizinine bakılmasından; sonrasında ise giriş, özet, önsöz gibi kısımların ve içindekilerden seçeceğimiz bölümlerden 3-5 arasında paragraf okunmasından oluşur. “Bu kitap ne hakkında? Yapısı nasıl? Bölümleri nelerdir?” sorularına cevap aranır.
Yüzeysel okuma zor bir kitabı anlamadığımız kısımlar üzerine kafa yormadan okumayı içerir. Kitabı ikinci kez okuduğunuzda çok daha kolay ilerlememize imkan verir.
Üçüncü düzey analitik okumadır. Analitik okuma kapsamlı ve tam bir okumadır. Bu okuma açık bir zihinle yazarla karşılıklı bir nevi sohbettir. Kitapta ortaya atılan savların özümsenmesi, tarafsızca yorumlanması ve itirazların açıkça ortaya konmasıdır.
Analitik okumada; kitabın haritasını çıkarmayı, yazarın kavramlarını çözümlemeyi, yazarın verdiği mesajı ve önermeleri net olarak ortaya sermeyi, bu mesaj ve önermelerin kanıtlarını analiz etmeyi, uzlaşı ve görüş ayrılıklarımızın olduğu alanları belirlemeyi, bizce yazarın eksik olduğu hususları tespit etmek ve en son olarak, biz bu kitaba cevap niteliğinde bir yazı yazmaya niyetlensek bu yazı nasıl olurdu, bunun cevabını vermeyi içerir.
Analitik okuma yapmak zorlayıcı ve derin bir okuma biçimidir. Kitapta bu uzun uzun anlatılmaktadır ve bu konu kitabın en değerli bölümleri arasındadır.
Ayrıca kitabın üçüncü kısmında edebiyat, şiir, tarih, felsefe, bilim ve sosyal kitapları okuma konusunda derin tavsiyeler verilmektedir.
Dördüncü düzey sintopik yani çoğul okumadır. Sintopik okuma ise tek kitap üzerinden değil, pek çok kitap üzerinden gitmeyi gerektiren bir okumadır. Sintopik okuma belirli bir konu (kuram, tarih veya tartışma) üzerinden pek çok farklı açı ele alınarak yapılır; bu yüzden de bilimsel ve akademik bir bakış ve amaç gerektirir.
İyi Kitaplar Bizim İçin Neler Yapabilir?
Ne okunacağı nasıl okunacağı kadar önemli bir konu. Bu konu kitabın son bölümünde ele alınmış. Özetle kitap bu konuda şunları söylüyor;
İlk bölümde bahsedilen nasıl okuma yapacağımız hususunun yanında okumamızı ileri boyuta götürecek araçlar ise seçeceğimiz kitapların ta kendisidir. Eğer daha iyi bir okuyucu olmak istiyorsanız, her önünüze çıkan kitap ya da makaleyi okumakla yetinemezsiniz. Eğer bütün okuduğunuz kendi kapasitenizi aşmayan kitaplarsa, bu sizi bir okuyucu olarak ileri götürmeyecektir. Sizi aşan kitaplar zihninizi zorlayacaktır ve zihninizi zorlamadıkça öğrenemezsiniz.
O nedenledir ki sadece iyi okuma yapmanız değil; aynı zamanda sizi zorlayacak, zihninizi geliştirecek kitaplar okumanız da önemlidir.
İyi bir kitap onu okuma çabanızı karşılıksız bırakmaz. En iyi kitaplarsa hayat boyu size bunun karşılığını verir. Bu karşılık iki türlüdür. Birincisi; iyi, zor bir kitabı layıkıyla okuduğunuzda okuma beceriniz gelişir. İkinci olarak ise; iyi bir kitap size bütün bir dünyayı ve kendinizi öğretir. Bu sayede iyi okumadan çok daha fazlasını yapar ve yaşamın kendisini okursunuz. Daha keskin bir bakış kazanırsınız.
Yazılmış kitapların yüzde doksan dokuzu tek başına okuma becerinizi arttırma konusunda yeterince zorlayıcı değildir. Bunlar için analitik okuma gerekmez. Şöyle bir göz gezdirmek yeterlidir.
Becerinizi geliştirebileceğiniz ve nasıl yaşayacağınızı öğrenebileceğiniz ikinci bir kitap sınıfı vardır. Her yüz kitaptan birinden daha azı bu sınıfa aittir. Bunlar en azından bir kez analitik okumaya değer (Kitabın 1972 yılı basımında EK-A’da, 137 yazardan oluşan okuma listesi vardır). Eğer beceriniz yeterliyse bir okumada bu kitapların verebileceği her şeyi edinebilirsiniz. Bunlar bir kez okunduktan sonra kitaplığa kaldırdığımız kitaplardır. Kitabı analitik okuma ile bütünüyle kavradığınızı hissedersiniz. İçinde ne varsa almışsınızdır.
Birkaç bin olan bu kitaplar içerisinde çok daha az sayıda bazı kitaplar vardır ki, bunları en iyi okumanızla bir defada tüketemezsiniz. Bu kitapları nasıl bilebilirsiniz? Becerinizi sonuna kadar zorlayarak onu analitik bir şekilde okuyup raftaki yerine kaldırdığınızda, için de henüz alamadığınız bir şeyler kaldığına dair inceden bir şüphe duyarsınız. Eksik neyse tam olarak tespit edemezsiniz. Zaten eksiğin ne olduğunu bilseniz geri dönüp analitik okuma ile eksikliğinizi giderebilirsiniz. Kitaba bir daha dönersiniz ve fevkalade bir durum gerçekleşir.
Eğer kitap oldukça az sayıda olan tüketilemez eserlerden ise yeniden ele aldığınızda kitapta bu arada sizinle kendini geliştirmiş gibi gelecektir. Bunu bizler için yapabilecek çok sayıda kitap yoktur. Yazarın tahmini; bu sayının yüzden daha az olduğudur. Fakat bu sayı herhangi bir okuyucu için bunun da çok altındadır. İnsanlar zihinsel güçlerinin dışında pek çok açıdan da farklılık gösterirler. Farklı zevkleri vardır; farklı şeyler birine iyi gelirken ötekine gelmeyebilir. Bu anlamda, belirli kitaplardan oluşan bir listenin sizin için büyük kitaplar olacağı görüşünü kuvvetle ileri sürmek uygun değildir. Tavsiye sadece şu olabilir; sizin kendiniz için bu tür değer taşıyan az sayıdaki kitapların arayışında olmanızdır. Bunlar size okumak ve yaşam hakkında en fazlasını öğretebilecek olan eserlerdir. Bunlar dönüp dolaşıp okumak isteyeceğiniz eserlerdir. Bunlar sizi büyütecek kitaplardır.
Bunu sizin için hangi kitapların yapabileceğini ortaya çıkarmak için hazırlanmış olan eski bir test vardır. Bir adada mahsur kalacağınızı ve yaşamınızın geri kalanını veya oldukça uzun bir kısmını orada geçireceğinizi baştan bildiğinizi düşünelim. Hazırlık yapma şansınız var. Yaşam malzemelerinden başka yanınıza almanıza izin verilen on kitap var. Hangilerini seçerdiniz? Bir defada tüketebileceğiniz bir kitap seçmek mantıklı görünmüyor.
Adada radyo, televizyon, sosyal medya veya kitap ödünç veren bir kütüphane yok. Sadece siz ve on adet kitap. İşte sizin yaşam kitaplarınız bunlardır. Bu kitaplar zihninizi zorlayacak, sizi canlı ve gelişme halinde tutacaktır.
Sonuç Olarak
“Kitapları Nasıl Okumalı” analitik okumayı hak eden baş ucu kitaplarından biri. Okuma eylemini daha verimli hale getirmek amacıyla yol gösterme iddiasının yanında, sevdirme ve motive etmede de büyük bir iş çıkarmış görünüyor. Kazandırdığı bakış açısı kitap severler için çok değerli…
İlk bölümde bahsedildiği gibi okuyacağımız kitabı başlangıç okuması ile seçebilir, bilgi edinmek için inceleme okumasını, anlayış kazanmak veya anlayışımızı bir üst seviyeye yükseltmek için analitik okumayı, akademik çalışmalar yapmak için sintopik okumayı kullanabiliriz.
Kitaptan öğrendiklerimizi bire bir uygulamak yerine edindiğimiz bilgiler ile kendimize ve kişiliğimize uygun bir okuma alışkanlığı oluşturabiliriz. Okuma eyleminde zamanın da belirleyici bir etken olduğunu dikkate almamız gerekmektedir. Zamanımız kısıtlı ise daha derin ve seçici bilgi edinmek için yüzeysel okuma ile analitik okumanın karışımı bir yöntem kullanabiliriz; kitabın bazı bölümlerinde yüzeysel, bazı bölümlerinde analitik okuma yapabiliriz. Ama nasıl bir yöntem oluşturursak oluşturalım (Ki onlarca yöntem yaratabiliriz) aktif ve odaklanarak okumanın çok önemli olduğunu kabul etmeliyiz.
Belli konularda yoğun ve odaklanmış okumalar yapmak da önemli. Daldan dala atlamadan kavrayışınızı derinleştirmek istediğiniz bir konuda okumalarınızı yoğunlaştırabilirseniz amacınıza ulaşmak kolaylaşabilir.
Ayrıca bana okumaya girişilen kitapla özel ilişki kurmak, kitabı elimizden bıraktığımızda üzerinde uzun uzun düşünmek, kitaptaki bilgileri günlük yaşamla irtibatlandırmak, aynı kitabı okuyanlarla görüş alışverişinde bulunmak da çok önemli görünüyor…
İkinci bölümden alacağımız ders, ne kadar iyi ve verimli okursak okuyalım okunacak kitap seçimini yanlış yaparsak hedeflenen kazanımları elde edemeyeceğimizdir. İnsan ömrü kısa ve biz okumaya değer kitapları bulmalıyız. Okumaya değer kitaplarda yazarın dediği gibi çok az ve seçimi çok dikkatli yapmalıyız.
Bana bir kitapsever için her yıl 10-12 kitabı analitik okuma ile, bir bu kadar kitabı da bilgi edinmek için yüzeysel okuma ile okumayı hedeflemek mantıklı geliyor. Analitik okumalarım için en az iki hafta ayırıyorum. Yüzeysel okumalar için bu süre iki günden bir haftaya kadar değişiyor.
Yazarın tüketilemez eserler dediği kitapları tespit etmek çok kolay değil. Böyle kitapları bulmak için yüzyıllardır ilgiye mahzar olmuş, birçok düşünür tarafından incelenmiş eserleri irdelemek faydalı olabilir. Örneğin, Fransız Filozof Pierre Hadot, Marcus Aurelius’un “Düşünceler” kitabını “Günler geçtikçe geri dönerek, o anki ruh halinize en uygun besini arayıp bulabileceğiniz bir kaynak” diyerek bu kategoriye soktuğunu ima ediyor.
Bu nadir eserlerden kendi seçimim felsefe ağırlıklı kitaplarım var. Onlarla zaman harcamak bana büyük keyif veriyor. Issız bir adaya gitmemize gerek yok. Çağdaş insan zaten dünya adasında mahsur kalmış durumda. İyi kitaplarınız varsa yaşam daha katlanılır hale geliyor. Son söz olarak kitaplar için geçerli olan bu yaklaşım sinema içinde geçerli; defalarca izlenecek kült yapıtlar olduğu gibi, bir defa izlenip geçilecek filmler de var.
Emin Özdemir’in dediği gibi “okuma, türlü etkenlerin doğamıza vurduğu prangaları kırar, özgürleştirir bizi.” Aynı şekilde Thomas Jefferson “Özgür insan, okuyan insandır” diyor. Çünkü bilgisizliğin, kör inançların ve saplantıların her türlüsünü yenen güçtür okuma…
Yorumlar