İlk stoacı Zenon’dur. Zenon M.Ö 314 civarında Atina’ya geldiğinde birçok felsefe okulu Atina’nın dört bir köşesinde ders veriyordu. Kinik Krates’in öğrencisi oldu. Daha sonra Megaralı Stilpon’dan ders aldı. Müteakiben Akademi’de Polemon’un derslerine devam etti ve M.Ö 300’de kendi felsefe okulunu kurdu.
Stoa felsefesi Yunanca sütunlu galeri (Partique) anlamına gelen stoa sözcüğünden gelir; bunun nedeni Zenon’un derslerini Poekile diye anılan sütunlu girişte vermesidir.
Yeni açılan bu okul Atinalılardan yüksek rağbet gördü. Atinalılar onu öylesine seviyorlardı ki; bronzdan bir heykelini yaptılar. Zenon felsefesini cazip kılan, Kinizmin çileciliğini terk etmesi olmuştur. Stoacılar Kinikler gibi güzel şeylerden kaçınmak yerine (bu şeylerden her an vazgeçmeye hazır halde) zevk almanın daha iyi olduğunu düşünmüşlerdir.
Zenon’un Eserleri
Zenon’un, bize sadece kısa parça ya da alıntılar şeklinde ulaşan “Doğaya Uygun Yaşam Üzerine”, “Tutkular Üzerine” gibi yirmi civarında eseri mevcuttur. Bu eserler Stoa felsefesinin temelini oluşturmuştur.
Zenon'un Stoa Felsefesi Bölümleri: Mantık, Fizik ve Etik
Felsefeyi ilk kez mantık, fizik ve ahlâk olmak üzere üçe ayıran Zenon, Sokrates’in ve Kiniklerin öğretisinden yola çıkarak felsefesinin merkezine ahlâkı oturtmuştur. Ayrıca O, ahlâkı bilimsel olarak temellendirmek için fiziği gerekli görmüş ve fiziği de ahlâkı da mantıkla desteklemeye çalışmıştır.
Stoa felsefesini ondan öğrenenler önce mantık görmüş, ardından fizik okumuş ve en son etik (ahlak) derslerini almışlardır.
Stoacılar felsefelerinin ana öğelerini meyvelerini değerli gördüğünüz mecazi bir bahçeye benzetirler. En azından, yabani otları ve hayvanları dışarıda tutmak için sağlam bir çitin yanı sıra güzel çiçekler ve besleyici meyveler yetiştirmek için verimli topraklara ihtiyacınız olacaktır.
Mecazi bahçedeki meyveler Stoacıların etik dediği şeydir. Antik çağda etik, kişinin hayatını en iyi nasıl yaşayacağının incelenmesinden başka bir şey değildi. Doğru ve yanlışla ilgili yargılara varabilme yeteneğine ilave olarak, bu, yaşamdaki hedeflerinizin ne olması gerektiği ve diğer insanlarla nasıl ilişki kurmanız gerektiği gibi fikirleri de kapsıyordu.
Stoacı bahçenin verimli toprağı, bilimi, metafiziği ve teolojiyi kapsayan fiziktir. Fizik okumak, başka bir deyişle, dünyanın nasıl çalıştığını anlamaya çalışmak anlamına geliyordu. Stoacılara göre bu önemlidir, çünkü yanlış metafiziği benimsersek, yanlış yaşama ihtimalimiz olacaktır.
Bu nedenle Stoacılar bahçeye üçüncü bir unsur eklediler. Bahçeyi çevreleyen çit, bizi anlamsız kavramlara göre yaşamaktan korumak için iyi düşünmeyi temsil ediyordu. Mantık kelimesini kullandılar, ancak bunun da modern zamanlardan daha geniş bir anlamı vardı. Başlangıçta mantık, biçimsel mantık da dahil olmak üzere daha iyi akıl yürütmeyle ilgili her şeyi kapsıyordu; bilişsel bilim, retorik ve epistemoloji. İyi akıl yürütme, dünyanın nasıl olduğunu ve ne şekilde ilerlediğini kavramamızı sağlayacak, yaşamda mümkün olan en iyi şekilde gelişerek ilerlememize yol açacaktı. Böylece mantık hem fiziği hem de ahlakı yönlendirir; etik de hem mantığa hem de fiziğe bağlıdır.
Zenon Sonrası Stoa Felsefenin Yayılması
Zenon’un yerine geçen kişi Truvalı Kleanthes’dir. M.Ö 232 yılında ölen Kleanthes Zenon’un bütün derslerini çömlekler ve sığırların kürekkemikleri üzerine yazardı. Kleanthes zamanında öğrencilerini diğer okullara kaptırmaya başlayınca Stoa felsefesinde kısa da olsa bir karışıklığın hüküm sürdüğü bilinmektedir. Khryssipos (280-210) Stoa öğretisinde birliği yeniden sağlayan kişi oldu. Stoa düşüncesi onunla sistematik bir yapıya büründü.
Khryssipos’un ölümünün ardından Stoa felsefesi başarılı bir şekilde büyümeye ve yayılmaya devam etti. Öğreti Babil’e kadar yayılmış, İskendireye’de tanınmış, Roma’yı ele geçirmeye yönelmişti. M.Ö 140 yılında Roma’ya giden Panetius (185-112) Stoa felsefesini de beraberinde götürdü. Roma Stoacılığının kurucusu oldu.
Roma o zamanların bilinen dünyasının büyük bir bölümüne hakim ve çok unsurlu devasa bir devletti. Romalılar Stoa felsefesinin hümanizminde (evrensel insancılık) kendilerine yararlı bir öğreti ve ahlak anlayışı buldular.
Romalılar Stoa felsefesini kendi ihtiyaçlarına göre uyarladılar. Mantık ve fiziğe ilk stoacılar kadar ilgi göstermediler. Ayrıca ahlak öğretisinde de ufak tefek değişiklikler yaptılar. Marcus Aurelius’a gelindiğinde, mantık da fizikte çoktan terk edilmişti.
Romalı ve Modern Düşünürlerin Stoa Felsefesine Yaklaşımları
Yunan Stoacıların ahlak konusunda hedefi erdeme ulaşmaktı. Romalı Stoacılar bu hedefi muhafaza etmekle birlikte “dinginliğe kavuşmak” hedefini de amaçları arasına eklediler. Dinginliğe kavuşmak ve erdeme ulaşmak hedeflerini birbiriyle bağlantılı gördüler.
Roma büyük filozoflar yetiştirdi. Bunlardan biri aynı zamanda büyük bir yazar olan siyasetçi Seneca (M.Ö 4-M.S. 65)’dır. “Ahlak Mektupları” başta olmak üzere yedi kitabı vardır. Çalkantılı bir yaşamın ardından Nero’nun emri ile damarlarını keserek hayatına son vermiştir. Seneca’dan başka Musoniun Rufus (25-80), Epiktetos (50-130) ve Marcus Aurelius (121-180) Stoacı öğretinin ahlak öğesine bugün bizleri hayrete düşürecek derecede ölümsüz katkılar yapmışlardır.
Romalılardan sonra Stoa felsefesi etik yönü ile öne çıkarılmış, diğer bölümleri haklı gerekçelerle ihmal edilmiştir. Modern Stoacılık, Romalı felsefecilerin inşa ettiği temeller üzerinde ilerlemiştir. Modern Stoacılar Roma Stoacılığını, Bilişsel Davranışçı Terapi ve Pozitif Psikoloji ile harmanlayarak günümüz insanı için daha yararlı ve kullanışlı hale getirme gayreti içinde olmuşlar; bunun sonucunda da geniş kitleler kendilerine daha iyi ve üretken bir yaşam vaadi sunan bu felsefeyle artarak ilgi duymaya başlamışlardır.
👏👏👏