Yazı İçeriği
Epiktetos Kimdir?
Epiktetos MS 55-130 yılları arasında yaşamış Roma’nın en meşhur Stoacı filozoflarından biridir.
MS 55 yılı civarında, Pamukkale’de köle olarak doğan Epiktetos, küçük yaşta Roma’ya getirilmiş; İmparator Nero'nun sekreteri Epafroditos'un kölesi olmuştur.
Epiktetos topaldır; fakat bunun, bir hastalık neticesinde mi yoksa efendisi tarafından yapılan kötü bir muamele sonucu mu meydana geldiği tartışmalıdır.
Her ne olursa olsun Epafroditus, Epiktetos'un Stoacı felsefeye olan tutkusunu sürdürmesine izin vermiştir. Epiktetos Musonius Rufus’un derslerine katılmış, Stoacılığı ondan öğrenmiştir.
Epiktetos MS 94 yılı dolaylarında kölelikten azat edilmiştir. Bütün filozofların Roma’dan sürülmesi kararı üzerine Kuzey Yunanistan’da bulunan Nicopolis’e gelmiş ve burada kendi okulunu kurmuştur. Bir çok öğrencisi olmuştur. Genç Arrianus da bunlardan biridir. Arrianus öğretilerini yazıya geçirmemiş olan Epiktetos’tan öğrendiklerini iki ayrı metin halinde kaydetmiştir.
Bu kitaplardan biri olan Enkheiridion, Epiktetos’un iyi yaşam üzerine pratik bilgiler verdiği El Kitabı’dır. Bu kitap Epiktetos’un düşüncelerinin özeti, Stoa felsefesinin değerli bir köşe taşıdır.
Epiktetos'un Enkheiridion'da İyi Yaşama Dair Tavsiyeleri Nelerdir?
Epiktetos Enkheiridion'da, kontrol ikiliği, yargılarımızın kaynağı, kaderi kabullenme gibi önemli Stoacı ilkelerden bazıları ele alır. Şimdi, bunları inceleyelim:
Dış Unsurlar ve Kontrol İkiliği
Enkheiridion, Stoacılığın günlük yaşamda uygulamaya dönük en önemli özelliğini betimleyerek başlar:
“Bazı şeyler bize bağlıdır, bazı şeyler ise bize bağlı değildir. Bize bağlı olan şeyler varsayım, dürtü, arzu, kaçınma (isteksizlik) ve kısaca eylemlerimizle bilinen her şeydir. Bize bağlı olmayan şeyler ise bedenimiz, mal varlığımız, ünümüz, makamımız ve kısaca eylemlerimizle belirlenmeyen her şeydir.” (Enkheiridion 1)
Epiktetos hayatımızda bizi etkileyen meseleleri etki gücümüzü dikkate alarak iki alana ayırıyor: Bizim kontrolümüz altında olan ve olmayan alan. Diğer bir deyişle yargılarımız bizim emrimizdedir, ancak dış unsurlar (servet, itibar, diğer insanların bize yaklaşımları vb.) bizim kontrolümüzde değildir.
Gerçekten gücümüz dahilinde olan tek şey yargılarımızdır. Dış unsurlara bağlı olan biri onları kim kontrol ediyorsa onun kölesidir; haliyle Stoacı felsefe bir özgürleşme yoludur.
Arzularımız dış unsurlara bağlarsak talihsizliğe maruz kalmamız büyük ihtimaldir. Özgür olmak isteyen biri başkasına bağlı olan şeyi isterse köle olmaktan kurtulamaz. Özgürlüğümüz dışsal unsurlara bağımızı koparmakla gerçekleşir.
Dolayısıyla özgür olmak isteyen biri, başkalarına bağlı olan bir şeyi ne istesin ne de ondan kaçınsın; aksi halde köle olması kaçınılmazdır. (Enkheiridion 14)
Epiktetos, başka hiçbir şeyin gerçekten kontrolümüz altında olmadığını söylüyor. Buna bedenlerimiz, mallarımız, itibarımız ve işlerimiz gibi tüm dış unsurlar dahildir.
Görüşlerimiz ve kararlarımızı etkileyen birçok unsur vardır; ancak nihayetinde kendi kararımızı veririz ve kararlarımızdan bizler sorumluyuz.
Epiktetos, kontrol ikilemini yani bize bağlı olan ve olmayan arasındaki ayrımı içselleştirirsek, çabalarımızı bize bağlı olana odaklayarak ve gerisini sakin bir şekilde kabullenerek huzurlu bir hayat yaşayacağımızı ileri sürüyor.
Doğaya Uygun Davranmak
Epiktetos, bize arzularımızı ve kaçınmalarımızı nasıl değiştireceğimizi öğreten bölümde şöyle diyor:
Bir eyleme girişmek istediğinde o eylemin doğasını hatırla. Yıkanmak için evden çıkacaksan, halka açık hamamda ne olduğunu, orada sana su sıçratanlar, seni itip kakanlar, kirletenler ve soyanlar olduğunu aklına getir. Başta kendine şöyle dersen, daha güvenli bir şekilde eyleme girişmiş olacaksın: “Hem yıkanmak hem de ahlak duyuşumu doğayla uyumlu kılmak istiyorum” (Enkheiridion 4)
Bu, doğayla uyumu aramanın yanı sıra Stoacıların çok sık kullandığı “olumsuzu canlandırma tekniğidir.” Gelecekte yaşanabilecek kötü durumları prova etmek, bunların gerçekleşmesi halinde mücadele etme ve doğru karar verme yeteneğimizi keskinleştirir.
Umut etmek, gelecekte güzel şeylerin olacağını hayal etmek, hayatınızda anlık mutluluk kıvılcımları yaratmanın ve rahatlamanın kolay bir yoludur. Umudunuz gerçek olmazsa yıkıcı etkisi büyük olur. Stoacılar umuda sarılmak yerine önlem almayı tercih ederler. Yaşamda hoş olmayan deneyimleri inkar etmezler, onları da kucaklarlar.
Stoacılar şöyle düşünür; işler iyi giderse ne ala. Ama işler yolunda gitmezse şikayet etmek yerine, bunun Tanrı’nın planının (Tanrı ile Doğa aynı şeydir) bir parçası olduğunu bilerek bu duruma hazırlanmak gerekir. Ancak hazırlıklı olursak güçlüklerin içinden güçlenerek çıkıp anın tadını çıkarabiliriz.
Epiktetos, ne yapmaya karar verirsek verelim, hem amacımızı gerçekleştirmeye hem de doğayla uyum içinde kalmaya çalışmamız gerektiğini savunmaktadır.
Yargılarımız ve Zihin Durumu
Stoacıların en önemli fikri şudur: Olaylara karşı tepki (korku, arzu, öfke vb.) vermeyiz; onlar hakkındaki yargılarımıza tepki veririz ve yargılar bize bağlıdır.
Stoacılar ilk izlenimin arkasındaki gerçeği ararlar. Malını mülkünü kaybetmiş bir adamın ağladığını gördüğümüz zaman “Bu adamı rahatsız eden şeyin yaşanan olay değil, olayla ilgili kanaati “ olduğunu anlamamız gerektiğini ileri sürerler.
İnsanları rahatsız eden şeyler değil, o şeylerle ilgili fikirlerdir. Örneğin ölüm korkutucu değildir, Sokrates de böyle düşünüyordu, buna karşın ölümün korkutucu bir şey olduğu fikrinin kendisi korkutucudur. (Enkheiridion 5)
Stoacılar gözlemlere ve izlenimlere fazladan anlamlar eklemenin yanlış olduğunu savunurlar. Görünümlerden etkilenip o görünümün farklı yönleri hakkında hükümler veriyoruz ve bu istikamette eylemde bulunuyoruz. Onları oldukları gibi görmeyi öğrenmek önemlidir; çünkü bizi onlara bağlanmaktan kurtarır. Kıyafetine bakıp bir insanın karakteri hakkında yargıda bulunmak gibi.
Şu kesin yargılar anlamsızdır: “Senden zenginim, dolayısıyla senden üstünüm,” ya da Belagatım seninkinden iyi, dolayısıyla senden üstünüm.” Ancak şu kesin yargılar daha iyidir: “Senden daha zenginim, dolayısıyla mal varlığım seninkinden üstün,” ya da “Belagatım seninkinden daha iyi, dolayısıyla belagatım seninkinden üstün.” Nitekim sen mal varlığın ve belagatin değilsin.(Enkheiridion 44)
Bedensel varlığımızı koruma içgüdüsüne sahibiz. Vahşi bir hayvan ya da bir zorba bize saldırdığında kendimizi korumaya çalışırız. Ama iş zihnimize geldiğinde o kadar da hevesli olmayız. Düşüncelerimizi, dikkatimizi ve yargılarımızı başkalarının emrine kolayca veririz, algı operasyonlarına teslim oluruz, sevdiklerimizle beraberken bile anın tadını çıkarmak yerine sosyal medyaya dalıp gideriz.
Stoacılara göre zihnimizi disiplin altında tutmak zorundayız. Tüm dikkatimizi zihnimize vermeliyiz. Onu kendi haline veya başkalarının kontrolüne bırakamayız. Epiktetos bu konuda şunu söyler:
Bedeniniz karşınıza çıkan birine teslim edilirse kızarsınız, ancak aklınızı karşınıza çıkan birine teslim etmeniz sizi utandırmıyor mu, hele ki size hakaret ettiğinde rahatsızlık veriyor ve canınızı sıkıyorsa? (Enkheiridion 28)
Olanı Kabullenmek (Amor Fati)
Stoacılar istenmeyen bir olay olduğunda olanı değil, düşünceleri değiştirmenin daha doğru ve kolay olduğunu anlamışlardır. Onlar, olanın (başa gelenin) bizim için zararlı olsa bile bütün için hayırlı olduğunu düşünmüşler ve her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu savunmuşlardır. Bu kabulleniş Nietzsche’de “amor fati” terimi ile ifade bulmuştur: Kaderi kabullenmek ve başa gelen her şeyi sevmek.
Gerçekleşecek olan her şeyin senin istediğin gibi olmasını arzulama, aksine her şeyin olduğu gibi olmasını iste, böylece yaşamın huzurlu olacak. (Enkheiridion 8)
Stoacılara göre başımıza ne gelirse gelsin yapmamız gereken yakınmadan ve sızlanmadan toplumsal rolümüzü kabullenmek ve onu elimizden geldiğince iyi oynamaktır.
Bir oyundaki aktör olduğunu hatırla, karakterini oyunu yazan belirlemiş. O oyunun kısa olmasını isterse kısa olur, uzun olmasını isterse uzun olur. Senden dilenci rolünü oynamanı isterse, bu rolü bile ustaca oynaman gerektiğini hatırla, keza sakat, memur ya da cahil rolü için de aynı durum geçerli. Zira sana düşen, sana verilen rolü hayranlık uyandıracak şekilde oynamaktır, rolü belirleyen ise başkası. (Enkheiridion 17)
Empati
Stoacılar, kişilerin kötü yargılarına empatiyle yaklaşmayı seçerler. Ana düşünce herkesin doğruyu kendi bakış açısından aradığıdır. Çünkü hiç kimse yanlış davranmak istemez.
Biri sana kötü davrandığında ya da senin hakkında kötü sözler söylediğinde, onun bir görev bildiği için böyle davrandığını ve konuştuğunu hatırla. Onun sana doğru görünen davranışı sergilemesi imkansızdır, o sadece kendine doğru görünen davranışı sergiler. (Enkheiridion 42)
Felsefi Yaşam
Enkheiridion'un son bölümlerinin çoğu felsefi bir yaşamın nasıl yaşanacağına ayrılmıştır. Epiktetos filozofun kendi ilkelerinden bahsetmesinin faydasız olduğunu söyler.
Hiçbir koşulda kendine filozof deme ve eğitimsiz insanların arasında felsefi ilkelerinden fazla bahsetme, sadece ilkelerine uygun hareket et. (Enkheiridion 46)
Ayrıca Epiktetos 48’inci bölümde cahilin, yararın ve zararın kaynağını dışarda ararken, filozofun bunları kendinde aradığını; başkasını kınamamanın, övmemenin, suçlamamanın, kimsede kabahat bulmamanın ve önemli biriymiş gibi kendinden bahsetmemenin erdemli yaşam yolunda ilerlemenin işareti olduğunu belirtir.
Epiktetos’un İç Kalesi
Epiktetos Enkheiridion’u, bir kaç alıntıyla bitirir. İlk üç alıntı “Kaderini sükunetle kabul etme” ile ilgiliyken, son alıntı Sokrates’e atıf yapar: ”Anytus ve Meletus beni öldürebilir, ama yaralayamaz.”
Bu sözler, Atina gençliğini yozlaştırdığı ve gelenekleri çiğnediği suçlamasıyla yargılandığı davada Sokrates tarafından söylenmiştir. Kınanmasına ve infazına yol açacak suçlamaları getiren iki kişiyi atıftır.
Bu alıntı temel bir Stoacı ilkeyi içerir: Diğerleri bize fiziksel olarak zarar verebilir, ancak biz izin vermedikçe karakterimize ve bütünlüğümüze asla zarar veremezler. Bunlar, Stoacılığın temel düsturunu açıklayan ve bizlere yüzyıllardır ilham veren kelimelerdir.
Faydalanılan Kaynak
1. Epiktetos, (2021), Enkheiridion [Yunanca aslından çeviren C.Cengiz Çevik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları]
Kommentarer