İnsan Neden Vegan Olur" Kitabının yazarları Gary L. Francione ve Anna Charlton hukukçu ve hayvan hakları savunucularıdır. Francione, Hayvan Haklarına Abolisyonist Yaklaşım kuramı ile tanınmıştır. Bir Amerikan hukuk okulunda hayvan hakları üzerine ilk defa ders veren kişidir.
Kitabın orijinal adı: ”Önemsediğin Gibi Ye: Hayvan Yeme Ahlakının İncelenmesi" (Eat Like You Care; An Examination of the Morality of Eating Animals)’dir. Kitap, eğer hayvanları önemsiyorsan bu tutumun yeme alışkanlıklarına da yansımalıdır ana düşüncesinden doğmuştur.
Kitap Kimin İçin
Vegan yaşam ile hayvanları önemseyenlerin yanında hayvanlara davranış biçimimiz ile hayvanlara dair duygu ve düşüncelerimizin nasıl ve neden çeliştiğini anlamak isteyenler içindir.
"İnsan Neden Vegan Olur" Kitap Konusu ve İncelenmesi
”İnsan Neden Vegan Olur", tam bir veganlığa giriş metnidir. Bu, vegan beslenenler veya bu tarz beslenmeyi benimsemek isteyenler için hayvan ahlakını göz önüne seren kısa ve öz bir manifestodur.
Kitabın savunduğu önerme: Hayvanlar bizim için önemliyse, onları ya da onlardan elde edilen ürünleri tüketemeyiz ve vegan bir beslenme benimsemekle yükümlüyüz.
Kitap hayvan ıstırabını vurgularken aynı zamanda çevresel etkileri gözler önüne serer. Hayvanlara kayıtsız olanlar için bile, yazarların besi hayvancılığının gezegenimiz üzerindeki yıkıcı etkisine yaptığı uyarı dikkate alınmalıdır.
Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde insanların en büyük ikilemi ortaya seriliyor: Hayvanlara karşı şefkat ve sevgi beslememize rağmen onları kesip yemekte, hayvansal merkezli bir diyet ve yaşam tarzı sürdürmekte beis görmüyoruz. Bu tam bir ikiyüzlülük.
İkinci Bölümde: Vegan beslenme söz konusu olduğunda “İyi ama…” diye başlayan otuz altı itirazı tek tek tartışan yazarlar, hayvanlar konusundaki ikiyüzlülüğümüze tuttukları aynayla bizi hayatımızın en önemli yüzleşme deneyimlerinden birine davet ediyorlar.
Birinci Bölüm-Bizim Büyük Ahlaki Şizofrenimiz
Kitap, bir vakaya odaklanıyor: Michael Vick'i çevreleyen köpek dövüşü skandalı. Kitap boyunca davaya atıflar yapılıyor. Aynı tür bir olay Türkiye’de yaşandı; Kedi Eros katliamı. Bir katil altı dakika boyunca bir kediyi tekmeleyerek öldürdü. Olay sosyal medyada çok tepki topladı. Bunun üzerine Adalet Bakanı “her canlının yaşam hakkına vurgu yapan” bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti.
Haklı olarak, çoğu insan hayvanlara gereksiz acı çektirmenin yanlış olduğunu kabul ediyor. Canlılar, gereksiz acı yaşamama veya öldürülmeme hakkına sahiptir. Ancak hem köpek dövüşü vakasında hem de kedi Eros’un katlinde olduğu gibi bu davalar, insanoğlunun ikiyüzlülüğünü çarpıcı bir şekilde açığa vurmaktadır.
Tabağınızdaki öldürülmüş inek, tavuk veya balığa ne olduğu hakkında hiçbir şey hissetmeden (Her yıl balıklar hariç 57 milyar hayvan öldürülüyor.) neden köpek ve kedilere yapılan zulüm konusunda bu kadar öfkeleniyoruz? Kuşkusuz, hayvan ve hayvansal ürün yemek, ahlaki bir analiz konusu olarak köpek dövüşünden veya sokak hayvanlarını öldürmekten hiç de farklı değil. Birincisinde tat duygumuzu, ikincisinde de zevk duygumuzu tatmin etme çabası galebe çalıyor.
Ayrıca hayvansal ürünlerin sağlık açısından gerekli olduğuna dair hiçbir sav yok. Sağlıklı yaşamak için hayvansal ürün yemek gerekmiyor.
Bunun yanında besi hayvanları gezegenimizi tüketiyor. Amazon ormanları besi hayvanlarına yönelik tahıl ekimi için yok ediliyor. Sera gazının yüzde 51’den, suların kirlenmesinden ve aşırı su tüketimden hayvan yetiştiriciliği sorumlu (Hayvanlardan elde ettiğimiz 1 kcal. karşılığında hayvansal ürün elde etmek için 9 kcal. harcanıyor.).
İlaç endüstrisinin ürettiği antibiyotiğin yüzde 80’i yiyecek olarak beslenen hayvanları hayatta tutmak için kullanılıyor. Buda insanlarda antibiyotik direncinin oluşmasına neden oluyor.
Hayvan eti ve hayvansal ürün tüketmekten keyif alıyoruz. Alışkanlıklar nedeniyle hayvansal ürün yemeği pratik buluyoruz. Yazarlar soruyor: Öyleyse hayvansal ürün tüketmemizin hayvanların zevk için dövüştürülmesinden veya öldürülmesinden farkı ne?
Fark sadece pis işi başkasına yaptırmak.
Köpek dövüştürmekten zevk almakla hayvansal ürün yemekten aldığımız damak zevki arasında hiçbir fark yok. Öldürenle öldürülmesi için para ödeyen arasında psikolojik bir fark olabilir, ama ahlaki suçluluk açısından hiçbir fark yok.
Hayvanlara karşı işlenen suçların tek istisnası olabileceğini söylüyor Yazarlar: Bir insan ile bir insan harici hayvan arasında seçim yapmayı gerektiren bir durum varsa insanın çıkarını gözetmeliyiz. Mesela bir köpekle birlikte bir filikada iseniz ve birini denize atmanızı gerektiren acil bir durum varsa kaybeden köpek olacaktır. Bunun dışında hayvanların yaşam hakkını ve refahını ihlal eden her davranış ahlak dışıdır.
İkinci Bölüm-Hiçbir İşe Yaramayan Bahanelere Giriş: “İyi Ama…”
Kitabın ikinci bölümü hayvansal ürün tüketmek için bulduğumuz (36 adet) bahaneleri ve bu bahanelerin neden işe yaramadığını açıklıyor. Bu bölüm özetle;
*Beslenme açısından ileri sürülen veganların yetersiz protein alımı, demir ve kalsiyum alımı (Çin çalışmasından bahsediliyor) iyot alımıyla karşı karşıya kaldıkları gibi konuların geçersiz ve bilim tarafından çürütülmüş bahaneler olduğunu,
*İnsan doğasının (çene ve diş yapısı, tükürük bezleri, mide asitliği, bağırsak yapısı vb.) hayvansal ürün tüketimine uygun olmadığını ve inanç dünyamızın vegan yaşama engel olmadığını,
*Biyolojik açıdan hayvanların acıyı insanlar gibi yaşadığını (Bunu veterinerin odasına giren bir köpekte görebiliriz.), son yapılan araştırmaların balıkların da acı hissettiğini kanıtladığını,
*Hayvanları koruyan yasaların yetersiz kaldığını, gelenek ve alışkanlıkların hayvansal ürünlerin tüketimi için gerekçe olamayacağını,
*Vegan beslenmenin inanışların aksine daha ucuz olduğunu açıklıyor.
Yazarlara göre, vegan bir beslenme düzenine geçmek çok kolay. Eğer yavaş yavaş vegan bir diyete geçmeyi istiyorsanız her öğünde adım adım ilerlemeniz gerekir. Önce belli bir süre (mesela iki hafta) kahvaltıda vegan olun, sonra öğle yemeğini, sonra akşam yemeğini ve ardından atıştırmalıkları ekleyin. Bu yöntem, insanları nihai hedefine odaklanmış tutar.
Vejetaryen yaşam tarzı yeterli değildir ve amaç olarak görülmemelidir. Yazarlar et ile süt ürünleri ve yumurta arasında ahlaki bir ayrım yapmazlar. Vejetaryen yaklaşım hayvanları istismar etmeye devam eden indirgemeci bir yaklaşımdır. Hayvanları düşünüyorsak vegan olmak dışında başka bir yol mantıklı değildir.
Kitap, et ve süt tüketimine karşı argümanları hayvanların acıları üzerinden net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bir yandan hayvanları tabaklarımıza koyarken diğer taraftan hayvanlarla ilgili vicdanımızı temiz tutabileceğimiz tam bir fantezidir. Hayvanları önemsediğimizi söyleyip et ve hayvansal ürün tüketmeye devam etmek ikiyüzlülüktür.
İnsanlık artık diyet seçimleriyle yüzleşmelidirler. Vegan hareketinin nihai hedefi budur.
Comments