Erdem Etiği: Stoacı Ahlak ve Etik İlkeleri
- Birol SAĞLAM
- 12 Nis 2024
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Nis

Mantık bize olayların nasıl incelendiğini ve akıl yürütüldüğünü, doğa felsefesi (fizik) ise var olan her şeyin birbiriyle nasıl bağlantılı olduğunu, etik ise iyi yaşamak, serpilip büyümek için ne yapılması gerektiğini gösterir. Stoacı erdem etiği bilgece bir yaşama katkısından dolayı Stoa felsefesinin merkezinde yer alır.
Ahlak ve Etik
Ahlak ve etik arasındaki farkı anlamak önemlidir..
Ahlak, iyi-kötü ile doğru-yanlış ikiliği hakkındadır. Genel anlamda ahlak, aynı toplum ve kültür içinde yetişen bireylerden beklenen eylem ve davranışlar kalıplarını oluşturan normlar bütünüdür.
Etik ise belirli bir meslek veya grupta dış bir kaynak veya sosyal sistem tarafından tanınan davranış kurallarını ifade eder. Örneğin, politikacıların uyması gereken siyasi etik kuralları vardır.
Başka bir ifade ile "modern etik, doğru ve yanlış davranışı belirlemek için koyulan normlardır". Etik davranan bir kişi, meslek veya grup normlarına göre davranma eğiliminde olan biri olarak düşünülür.
Ahlak etiği kapsar; ahlak olmadan etikten bahsetmek mümkün değildir.
Ancak Stoacı etik anlayışı günümüzdeki anlamından tamamen farklıdır.
Stoacı etik, kişinin hayatını nasıl yaşayacağının incelenmesidir. Eski ve modern etik kavramları arasındaki farkı görmek, Stoacı felsefenin nasıl çalıştığını ve nasıl uygulanacağını anlamaya yardım eder.

Stoacı Etikte İyi Yaşam Nedir?
İyi yaşam denince çağımız insanının aklına gelen ilk şey bol para kazanmak, itibar sahibi olmak, her istediğini elde edebilecek bir konuma sahip olmaktır.
Oysa Stoacılara göre kötü yaşam sürmek çok para kazandırıyor veya her istediğinizi yapabiliyorken de olasıdır. Zenginliğiniz sizi iyi bir yaşama değil de, anlamsızlık, amaçsızlık ve olumsuz duygular girdabına sürüklemiş olabilir.
O zaman Stoacıların iyi bir yaşam sürmek dedikleri şey için yapılması gereken nedir? Erdemli olmak!
Seneca’nın yazdığı gibi: “Erdemin kendisi veya karakterin mükemmelliği, tek gerçek iyiliktir, çünkü onsuz iyi olan bir şey yoktur.” Eğer erdemli yaşamayı başarırsanız bu mutluluk ile sonuçlanır. Bu çeşit mutluluk bir “zihinsel huzur ve içsel neşe” halidir.
Stoacı Erdem Etiği Nedir?
Stoacı erdem etiğinde odak, bireysel eylemlerde değil, kişinin karakterindedir. Bu durumda bize bağlı olan şeyler etik konusu; bize bağlı olmayan şeylerse anlamsız ve yararsızdır.
Aslında bize bağlı olan tek şey ahlaki amacımızdır. Bize bağlı olmayan şeylerse kaderle (hastalık, kaza gibi), doğanın akışıyla (doğal afetler gibi) ve diğer insanların eylemleriyle (düşmanlık, kıskançlık gibi) ilgilidir.
Önemli olan, belirli bir eylemin doğru mu yanlış mı olduğu değil, bireyin bir insan olarak erdemli olmak yolunda gelişip gelişmediğidir. Herakleitos’un söylediği gibi “Karakter kaderinizdir.”
Eğer Stoacı erdem etiğinin odağı kişinin karakteri ise ahlaki amacın dışında kalan her şey ilgisiz ise bir Stoacı toplum içinde kendini nasıl yönlendirecektir?
Karakter gelişiminin yanında bir Stoacı, doğa ile uyumlu ve sosyal canlılar olarak Logos’un bir parçasını oluşturan “us”a uygun yaşamalıdır. Bunlar iç içe geçmiş parçalardır. Doğayla uyumlu yaşam ve aklın etkin kullanımı erdem etiği ilkeleri (4 temel erdem: bilgelik, cesaret, adalet, ölçülülük) ile bir anlam ifade eder. Erdem ilkeleri çerçevesinde karakter ilerlemesi insanı doğayla uyumlu ve rasyonel yaşama götürecektir.
Stoacıların Temel Erdem Etiği İlkeleri
Stoacılık, insanın doğayla uyum içinde yaşamasını ve karakterini erdemlerle şekillendirmesini öğütleyen bir yaşam felsefesidir. Bu öğretinin etik ilkeleri, yalnızca antik çağda değil, modern dünyada da bireysel ve toplumsal sorumluluklarımıza rehberlik eder. İşte Stoacı etiğin temelini oluşturan (3 temel felsefi yasa) ilkeler:
Doğa ile uyumlu yaşam
Aklı kullanmak
Erdemli olmak: İç içe geçmiş dört temel erdemi rehber edinmek.
Stoacı etik ilkeleri, belirsizliklerle dolu modern dünyada mutluluk, dinginlik, huzur, güç ve dayanıklılık için bir yaşam pusulası sunar.
Doğa ile Uyumlu Yaşamak
Kıbrıslı Zenon’a göre, eğer “doğayla uyum içinde yaşarsak” hayatımız sorunsuzca ilerleyecektir. Doğaya göre yaşamak, her şeyden önce sosyal bir hayat yaşamak demektir. Dolayısıyla sosyal bir hayatın gereği olarak topluma karşı ödevlerimiz vardır. Başkalarına karşı saygılı olmak, ebeveynlerimize hürmet etmek, adaletli olmak zorundayız.
Seneca’da doğaya uygun yaşamak; Tanrının iradesine uymak, onu yürekten izlemektir. Başına ne gelirse gelsin, üzülmeden, yüzünü buruşturmadan karşılamak, üstüne düşeni seve seve yerine getirmektir (Seneca “Ahlak Mektupları”).
Epiktetos’ta doğaya uygun yaşamın anlamı; doğanın düzenini değiştirmekten çok arzularımızı değiştirmeye çalışmak, irademiz dışındaki şeyleri arzulamamak ve bize ait olduğunu düşünmemek, hepsini büyük döngüye ve yazgıya bırakmaktır (Epiktetos “Söylevler”).
Ancak bu konu yanlış anlaşılmaya müsaittir. Doğal olanın iyi olduğunu düşünüyorsanız, kendinizi hastalık, afet ve yıkımlardan korumak için neden tedbir alıyorsunuz? Neden doktora gidiyor ya da neden yağmur yağdığında evlerinize veya bir saçak altına sığınıyorsunuz?
Dolayısıyla doğaya göre yaşamak, doğal olan her şeyin iyi olduğu anlamına gelmez. Gerçek anlam, insan doğasında ve insanın muhakeme yeteneğinde bulunur.
Kapımızın önünde duran arabayı ele alalım. “Erdemli (İyi) bir araba” bizi taşıma işini hakkıyla yapan arabadır. Akıllı bir servis elemanı bize arabanın işini iyi yapması için periodik bakımlarını yaptırmamızı, yakıtı bitmeden yakıt almamızı ya da kışa girmeden lastiklerini değiştirmemizi tavsiye edecektir. Ayrıca hırsızlardan korumak için arabamızı emniyetli bir yerde bulundurmamız gerekir. İşte arabanın çalışma sistemini ve amacını anlayarak onun için neyin iyi neyin kötü olduğunu anlayabiliriz.
Tıpkı bu örnekteki araba gibi insanda yaşama işini yazgısına boyun eğerek doğasına uygun olarak hakkıyla yapmalıdır.

Doğanın Bilinci Logos’un Bir Parçası Olarak Usu (Aklı) Kullanmak
Doğanın (Aynı zamanda doğanın bilinci Logos’un) bir parçası olarak aklımızı kullanmak ve iyiye ulaşmak tabiatımızda vardır.
Stoacılara göre bizi gezegendeki diğer canlı türlerinden ayıran sosyal yani toplumsal bir yaşantımızın yanı sıra sofistike akıl yürütme yeteneğine sahibiz.
Stoacılar, türümüzün en önemli iki özelliğinin sosyalliğimiz ve rasyonel düşünme yeteneğimiz olduğu konusunda haklıysa, o zaman bir insan hayatını neyin iyi yaptığına dair oldukça iyi bir ipucumuz var. Yiyecek ve barınak gibi temellere ek olarak, kendimizi bağlı hissettiğimiz sosyal gruplar halinde yaşamamız ve tatmin olmak için beynimizi kullanmamız gerekiyor.
Bütün bunlar göz önüne alındığında, Stoacıların düşündüğü şey anlam kazanmaya başlar: İyi bir insan yaşamı, kendimizi ve içinde bulunduğumuz toplumu bir bütün olarak iyileştirmek için akıl yürütme yeteneğimizi uyguladığımız bir yaşamdır.

Erdemli Olmak: Bilgelik, Cesaret, Adalet, Ölçülülük
Doğaya ve rasyonel akla göre yaşamayı günlük pratiğe nasıl dönüştürdüğümüz stoacı temel erdemlerle ilgilidir. Erdemli olmak iyi yaşama ve mutluluğa ulaşamak için gerekli ön koşuldur.
Bir erdem basitçe davranışa yön veren kişilik özelliğidir, karakterin dışa vurumudur. Örneğin, bazı insanlar alçakgönüllü olmaya eğilimlidir; bu kişisel özelliği davranışlarına yansır ve karşılaştıkları insanlara cömert, samimi ve içten gelen tutum ve davranışlarla kendini gösterir.
Bir erdemin tersi bir ahlaksızlıktır. Örneğin alçakgönüllülüğün tam tersi kibirdir. Kibirli insan tutum ve davranışlarıyla çevresine rahatsızlık verir ve bu insanın iyi bir karaktere sahip olduğu düşünülemez.
Stoacılar insanı iyi bir yaşam sürmeye götüren dört temel erdem tanımladılar: Pratik bilgelik, cesaret, adalet ve ölçülülük.
Stoacılar tarafından bu bağlamda kullanılan Yunanca kelime, genellikle “erdem” olarak çevrilen, ancak daha doğrusu “mükemmellik" anlamına gelen “arete”'dir. Dolayısıyla Stoacılar bize mükemmel insanlar ya da olabileceğimiz en iyi insanlar olmaya çalışmamız gerektiğini söylemektedir.
Pratik Bilgelik;
Kendi başına insan mutluluğu için üretken olan yetenektir. Neyin iyi neyin kötü olduğunun bilgisi; mutluluğu üreten bilgi; neyin yapılması gerekip neyin yapılmayacağına karar verme yeteneği bu erdemin kapsamına girer.
Stoacılar, bizim için gerçekten iyi ya da kötü olan tek şeyin sırasıyla kendi iyi ya da kötü yargılarımız olduğunu savundular. Diğer her şeyin değeri olabilir, ancak tercih edilen veya tercih edilmeyen kayıtsızların geniş kategorilerine girerler. (
Kayıtsızlık, Stoa dilinde onlara aldırmadığımız manasında değildir. Örneğin; sağlık, zenginlik ve eğitim tercih edilen kayıtsız sınıfına alınır. Bunlara sahip olmak iyidir, ancak erdeme ulaşmamız için bunlara ihtiyacımız yoktur. Aksine hastalık, yoksulluk ve cahillik ise tercih edilmeyen kayıtsızlık sınıfına alınır. Bunlara sahip olmak tercih edilmez, ama bunlar bizim erdemli ve mutlu olmamızı engellemez.)
Cesaret;
Korkudan etkilenmeyen ruhun durumu olarak tanımlanır. Cesaret kelimesi genellikle savaşta veya bir mücadelede fiziksel cesaretle ilişkilendirilirken, Stoacılar terimi ahlaki bir çağrışımla, özellikle de doğru şeyi yapma cesaretine sahip olma anlamında kullandılar.
Cesaretin zıttı olan korkaklık, Stoacı felsefede hoş karşılanmaz.
Adalet;
Yapılacak doğru şey, üçüncü erdemin görev alanıdır. Klasik olarak ruhun kendisiyle bütünlüğüdür. Herkese hak ettiğini verme durumu olarak tarif edilir.... Sosyal eşitliği içerir.
Adil bir insan kendisiyle barışık olan kişidir. Bu barışa, başkalarına adil davranarak sosyal adaleti sağlamaya yönelik bilinçli çalışmayla tam olarak ulaşılır.
Ölçülülük (Ilımlılık);
Ruhunuzu yönetmeyi öğretir. Bu erdemin özü zevkler ve arzularla ilgilidir. Birçok insan arzularını ve zevklerini kontrol edemedikleri için yaşamlarını cehenneme çevirirler. Bu stoacı erdem, öncelikle kendi zevkleriniz, acılarınız ve arzularınız söz konusu olduğunda kendinizi disipline etmeyi öğrenmekle ilgilidir.
Özet olarak modern Fransız filozof Pierre Hadot’un tanımlamasıyla;
*Bilgelik, "neyin yapılması veya yapılmaması gerektiğinin bilimi.”
*Cesaret, "neyin hoş görülmesi veya hoş görülmemesi gerektiğinin bilimi.”
*Adalet, "neyin dağıtılması veya dağıtılmaması gerektiğinin bilimi.”
*Ilımlılık, "neyin seçilmesi veya seçilmemesi gerektiğinin bilimi”dir.
Stoacı felsefedeki nihai iyilik erdemdir; çünkü gerçekten erdemli olmak ve eylemleriniz ve niyetlerinizle onurlu bir yaşam sürmek için dört erdemin tümünü benimsemeniz gerekir.
Erdemli bir insan, onlara gerçek övgüler kazandıran niteliklere sahip olan ve bu nitelikler aracılığıyla insan olarak potansiyellerini yerine getiren kişidir.
Erdem Etiğine Dinginliğin Eklemlenmesi
Çağdaş Stoacı Filozof William B. Irvine, Yunanlı Stoacıların ahlak konusundaki önceliklerinin erdeme ulaşmak olduğunu, Romalı Stoacıların bu gayeye ikinci bir hedef eklediklerini söyler: Dinginliğe kavuşmak. Stoacı dinginlik daha çok, keder, öfke ve endişe gibi olumsuz duyguların yokluğu ve neşe gibi olumlu duyguların varlığı ile tanımlanan psikolojik bir durumdur.
Romalı Stoacıların gözünde dinginliğe kavuşmak ve erdeme erişmek birbiriyle bağlantılıdır. Erdeme ulaşmanın mutluluk, sükûnet ve dinginlik vaadi taşıdığını (Epiktetos) ileri sürmüşlerdir. Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius gibi Romalı Stoacılar sükunete ve neşeli bir zihne ulaşmak için yeni teknik ve alıştırmalar geliştirmişlerdir.

Çağdaş Erdem Etiği
Bugün yaşadığımız dünyanın derin bir ahlaki kriz içinde olduğu fikri yaygındır. İnsanlar maddi dünyaya yönelirken anlam ve değer duygularında kayıplar yaşamakta, empati yeteneğini yitirmektedir.
İşte çağdaş erdem etiği bu ahlaki krize bir çare bulmak amacıyla öne sürülmüştür. En önemli savunucusu İskoç düşünür Alasdair MacInyre’dir. Bu etik görüşün en yüksek iyi anlayışı erdemli hayata işaret eder. Bu hayatın en belirgin özelliği, gerçek bir olgunluğa erişmiş ruhtan adeta süzülerek akan erdemli davranışlardır. Temel erdemler ise;
1. Yaşama bilgeliği,
2. Adalet
3. Başkalarına dönük ilgidir.
Ayrıca bu anlayış geleneğin rehberliğinden kopuk bir evrenselliğin bir işe yaramayacağını savunur. Erdemli hayatın anlamı, bir kişi belli bir ahlak geleneğine bağlandığı zaman ortaya çıkar. Bunun nedeni, ahlak geleneğinin hayatlar için bir çerçeve temin etmesi, erdemler ve ahlaki pratikler için yetkinlik standartları sağlamasıdır.
Çağdaş erdem etiğinde “başkalarına dönük ilgi” erdemi, stoacı etikte insanın sosyal canlılar olarak toplumsal yaşamın içinde bulunması gerektiği ilkesi ile örtüşür.
Çağdaş erdem etiğini, Stoacı etikten ayıran tek özelliğinin geleneğe yaptığı vurgu olduğu düşünülebilir. Bu konuda Stoacı etikte karşı bir duruş yoktur; hatta toplumsal yaşamın, özünde, gelenek ve kültüre dayanması bu konuda da iki etiğin uyumlu olduğu düşüncesini destekler.
Bunun dışında her iki etikte, erdem etiği ilkeleri ve toplumsal ve rasyonel yaşama yapılan kuvvetli vurgu ile ortak paydada buluşur.
Faydalanılan Kaynaklar:
1.John Sellar, (2006), Stoicism
2.Massimo Pigliucci, (2021), Think Like Stoic
3.Massimo Pigliucci, (2020), The Stoic Guide to a Happy Life
4.Prof.Dr.Ahmet Cevizci, (2015), Felsefeye Giriş
5.Donald B. Grey, (2020), Stocism Book Of Happiness; How To Be A Stoic In The Modern World For Beginners Seeking Peace, Wisdom, Self-Discipline And Calmness In Life
Güzel bir yazı olmuş