1970’li yılların ilk yarısında National Geographic Dergisi ünlü doktor Alexander Leaf’e dünyanın en uzun ömürlü ve sağlıklı insanları üzerinde kapsamlı bir çalışma yaparak makale yazması için teklif götürdü.
Harvard Üniversitesi'nde klinik tıp profesörü olan Dr. Leaf, uzun zamandır konunun üzerinde çalışıyordu. Şimdi National Geographic, onu bu araştırmalara devam etmesi ve Hunza gibi gezegenin sakinlerinin uzun ömürlülüğü ve sağlığı ile ünlü bölgeleri bulup dünyayla paylaşması için görevlendirmişti. Bugünden farklı olarak, globalleşmenin henüz gündemde olmadığı o zamanlarda, bu bölgeler ve kültürler hala bozulmadan kalabilmişti.
Dr.Leaf insanların modern Batı'da normal kabul edilenden daha uzun ve daha sağlıklı yaşam sürdüğü belirli bölgelerin var olmasının mümkün olduğuna inanıyordu. Amacı, yaşayan en yaşlı bireyleri tanımlamak değil, yaşlı vatandaşların büyük bir yüzdesinin yeteneklerini koruduğu, dinç olduğu ve hayatlarından zevk aldığı toplumları bulmak ve incelemek; insanın uzun ve sağlıklı yaşam beklentilerini etkileyen temel faktörleri anlamaktı.
Dünyanın Uzun ve Sağlıklı Yaşam Köşeleri
Dr.Leaf üç bölgeyi ziyaret etti; Vilcabamba (Ekvator), Hunza (Pakistan) ve Abasya (Kafkasya). Bu üç bölge o yıllarda sağlıklı insanların uzun bir hayatın keyfini sürdükleri cennet köşeleri olarak görülüyordu. Dr. Leaf bu bölgelerde yaşayan insanların kalbini dinledi, tansiyonlarını ölçtü, beslenme ve yaşam tarzları üzerine mülakatlar ve gözlemler yaptı. Araştırma sonuçlarını 1973 yılında bir seri makale şeklinde yayınladı.
Bu bölgelerde yaşayan insanlar yaşlılıklarında aktifti; aile bağları kuvvetliydi, az ile yetinip mutlu olmasını biliyorlardı; toprakları yapay gübre ve ilaçlarla kirletilmemiş, su kaynakları temiz kalmıştı; en önemlisi taze ve doğal besleniyorlardı. “Healthy At 100” kitabının yazarı John Robbins’e göre beslenme açısından çalışmanın sonuçları netti;
*Düşük kalori ile besleniyorlardı,
*Beslenmelerinde tam tahıl, sebze ve meyve içeren kompleks karbonhidrat oranı yüksekti,
*Mevsiminde taze ve doğal gıdaları tüketiyorlardı; beslenmelerinde işlenmiş/rafine gıdalar, şeker, mısır şurubu, koruyucular, yapay tatlandırıcılar ve diğer kimyasallar yoktu veya çok azdı.
*Diyetlerinde yağ oranı düşüktü. İşlenmiş bitkisel yağlar, margarin veya doymuş hayvansal yağlardan ziyade tohum, kuruyemiş ve bazı durumlarda balık yağı içeren doğal kaynaklardan gelen yağları tüketiyorlardı.
*Büyük ölçüde fasulye, nohut, tam tahıl, tohum ve yemişleri içeren bitki kaynaklı protein alıyorlardı.
Çalışmanın sonuçları yayımlandıktan sonra, iddiaların doğruluğuna yönelik tartışmalar çıkmıştır. Bu coğrafyalardaki insanların çeşitli nedenlerle yaşlarını abarttıkları, hatta bazılarının ölen abla ve ağabeylerinin doğum tarihlerini kullandıkları belirlenmiştir. Abasya’yı turizm cazibesi haline getirebilmek amacıyla sahte olağanüstü uzun ömürlü insan hikayeleri yaratmak için doğum kayıtlarının devlet destekli tahrifatının yapıldığı bile belgelenmiştir.
Ancak yine de yüz yaşından fazla yaşayanların sayısının abartıldığı kanıtlansa bile bölge insanlarının oldukça yüksek oranının 85-90’lı yaşlarına kadar gayet sağlıklı ve dinç kalabildikleri ve üç bölgede de kentlilerin mustarip olduğu kronik rahatsızlıkların hemen hemen hiç görülmediği bir gerçek olarak kabul edilmiştir.
Başka Bir Dünya, Başka Bir Toplum: Hunzalar
Bu üç bölgeden en ilginci, bugün bile ulaşılmasının son derece meşakkatli seyahatlere katlanmayı gerektiren Pakistan’ın Çin sınırına yakın bölgesinde Himalaya Dağları arasında konuşlu bulunan Hunza bölgesidir. Askeri hekim olan Robert McCarrison İngiliz Ordusunun bir elemanı olarak bölgede yedi yıl (1904-1911) kalmıştır. Bölge insanın sağlığı ve yaşam tarzı üzerine tetkikler yapmış ilk bilim insanlarından biridir. Birçok yerli insan ile görüşmüş, onları tedavi etmiş ve kayıtlarını tutmuştur. Dr. McCarrison yıllar süren titiz çalışmasını neticesinde “Studies in Deficiency Discourse” adlı eseri ile verdiği konferanslarda bölge insanını şöyle tarif eder;
“Hunzalılar nadiren hastalanır; ….mükemmel vücut yapıları vardır ve bunu hayatlarının geç dönemlerine kadar muhafaza ederler; ….yiyecekleri tahıl, sebze, ve meyveden oluşur, ….keçi sütü, keçi eti ve tereyağını sadece bayramlarda ve çok önemli günlerde tüketirler; bu insanların yaşam süreleri oldukça uzundur; ….kanser vakası görünmez.”
1968 yılında bölgeyi ziyaret eden ve konu üzerine araştırmalar yapan Joy M.Hoffman 1985 yılında yazdığı (Hunza: 15 Secret of World’s Healthiest and Oldest Living People) kitabında; Himalaya dağları ile çevrili bu bölgede kalp rahatsızlıkları, kanser, artrit, yüksek tansiyon, diyabet, tüberküloz, astım gibi dünyayı saran hastalıkların görünmediğini söyler.
Hunzalıların bu derece sağlıklı olmasında şaşılacak bir durum yok. Beslenmelerinde sebzeler baş rolde: Ispanak, marul gibi yeşil sebzeler; havuç, patates, turp gibi kök sebzeler; fasulye, nohut, mercimek gibi bakliyat. Ayrıca nane ve kekik gibi otları ekip tüketiyorlar; hemen hemen her öğünlerinde keten tohumunu yemeklerine katıyorlar.
Hunza’da diyetin büyük bölümü çiğ yiyeceklerden oluşuyor. Yaz mevsiminde yiyeceklerin %80’ni doğal hallerinde tüketiliyor. Kış Mevsiminde nohut, mercimek gibi gıdalar günlerce suda bekletildikten sonra güneşte kurutuluyor, filizlenmeye başladıklarında genellikle çiğ tüketiliyor.
Pişirilen sebzeler az miktarda suda haşlanarak yemeye hazır hale getiriliyor. Kullanmaları gerektiğinde kayısıdan elde edilmiş yağı kullanıyorlar.
Besinleri çiğ ya da az pişmiş tüketerek sebzelerin besin değerlerini hemen hemen hiç kaybolmadan vücutlarının kullanımına sunuyorlar. Bunun karşılığını sağlıklı ve uzun bir yaşamla alıyorlar.
Sağlıklı İnsanların Diyeti: Bitkisel Beslenme
John Robbins kitabında, araştırma kapsamına alınan üç toplumun geleneksel besin öğelerinin tüketim oranlarını veriyor. Bu üç bölge insanı kalorilerinin %65-75’ini kompleks karbonhidratlardan; %15-20’sini yağlardan; %10-15’ini proteinden alıyor. Hayvansal ürünlerin diyetteki payı Ahasya’da %10, Vilcabamba ve Hunza’da %1 civarındadır.
Dünyanın üç farklı bölgesinde bulunan üç toplumun diyetlerinin benzer olması ve aynı şekilde sağlık açısından benzer etkileri göstermesi önemlidir. Bu diyetler kalori açısından düşük (günde 1800-1900 kalori); protein ve yağ açısından hemen hemen tümüyle tam tahıl, sebze ve meyve kaynaklıdır. Ayrıca bütün besinler doğaldır. Özetle bu insanların diyetleri bitkisel beslenme tabanlıdır.
Dr.Leaf’in kapsamlı çalışmasından yaklaşık olarak 30 yıl (Ekim 2004) sonra gazeteci Dan Buettner tarafından yürütülen ve Mavi Bölgeler (The Blue Zones) adıyla ünlenen araştırmada da aynı sonuçlara ulaşılması tesadüf olmasa gerek…
Notlar:
-John Robbins beslenme, çevrecilik ve hayvan hakları arasındaki bağlantıları popülerleştiren Amerikalı bir yazardır. Diyet, fiziksel sağlık, hayvan zulmü ve çevrecilik arasındaki bağlantıları açığa vuran 1987’de yazdığı “Yeni Amerika Diyeti” adlı kitapla tanınmıştır.
-Tümgeneral Sir Robert McCarrison, 1923'te Hint İmparatorluğu'na eşlik eden, Temmuz 1933'te şövalyelik alan ve 1933'te Onurlu Hekim olarak atanan Hint Tıbbi Hizmetinde bir Kuzey İrlanda doktoru ve beslenme uzmanıydı.
Faydalanılan Kaynaklar:
1. John Robbins (2006), Healty At 100; The scientifically Proven Secrets Of The World’s Healthiest And Longest-Lived Peoples.
2. Sula Benet (1976), How To Live To Be 100: The Lifestyle Of The People Of The Caucasus.
3. Robert McCarrison (1921), Studies in Deficiency Diseases
4. Joy M. Hoffman (1985), 15 Secrets Of The World’s Healthiest And Oldest Living People
Comments